ben ya bu seneki yeni yıla girişin kimse tarafından çok fazla önemsenmediğini farkettim ya da her sene bi ay önceden ne yabıcam diye kıvranmaya başlayan ben kendim önemsemediğim için herkesi de kendim gibi sanıyorum.
2008'i hiç sevmemiş, o yüzden hiç girmemiş gibi düşünüp o yüzden de çıkmıyo gibi davranıyo da olabiliriz. bu da ihtimal dahilinde.
31 Aralık 2008 Çarşamba
29 Aralık 2008 Pazartesi
tespit_yeni yil
yilbasi kutlamalari, yeni yil heyecani.. her sene sonunda, aslinda hicbirzaman olamadigi janjanli bir imaji yarattigini tespit ettim. her sene bir sonraki yila girmek icin bir program yapma geregi hissetmek, genellikle son anda ve uyduruk bir programda kendini bulmak, yapilan geri sayim, ve akabinde degisen hicbirsey.. iste bu yuzden yeni bir yila ajda pekkan ile girmek istiyorum...
28 Aralık 2008 Pazar
tespit_edememek
tespit etmenin de bir nebze alışkanlık olduğunu ve insan tespit etmeyi bırakınca da edemediğini tespit ettim. nasıl paradoks ama hehe.
21 Aralık 2008 Pazar
tespit_teknoloji bağımlılığı
Birinci derece teknoloji bağımlılığım olduğunu tespit ettim. Apartmanın trafosu patladı. Üç gecelik (neyseki gündüzleri okuldaydım) elektriksizlik sonrası: ne yapacağını bilmezlik, boş boş karanlık duvarlara bakış, mum ışığında sudoku çözme denemeleri, yatakta sağa sola dönmeler, bilgisayar olmadan önce ne yapıyordum demeler, saat 4am suları kitabı yeniden keşif ve oh be diyerek uykuya dalış.
Etiketler:
bağımlılık,
butterfly-x,
teknoloji,
tespit
16 Aralık 2008 Salı
tembih_cevizli kek
Geceyarısı yenen bir dilim cevizli kekten sonra aniden kırılan diş sonrası tembih:
Cevizli keke kabuksuz ceviz koymak lazım yahu!
Cevizli keke kabuksuz ceviz koymak lazım yahu!
15 Aralık 2008 Pazartesi
tespit_"serbest"
"serbest" kelimesini sık sık kullanıyoruz, ama acaba ne demek olduğunu biliyor muyuz? Yeni tespitim: "ser" farsça "baş" demek, "best" ise "bağlı" anlamına geliyor. Serbest, başı bağlı demek oluyor.. Eski zamanlarda biliyoruz ki evli kadınlar sokaklarda daha serbest dolaşıyorlar, bekar kızların aksine. E bu evli kadınlar da başları bağlı (başörtülü) dolaşıyorlar tabii ki. Yani başın bağlı olunca evlisin demek ve rahatça sokakta dolaşabiliyorsun... Bugünün suali çok ironik: başın bağlıysa ne kadar serbestsin? Aslında "serbest"sin de, serbest misin?
13 Aralık 2008 Cumartesi
tespit_bayramların *normalleşen* trafik kazası bilançoları
Bugün itibariyle bayram süresince yaptıkları seyahat sırasında kaza yapıp ölen sayısı 129 kişiye ulaştı (daha dönüşler de bitmedi tabii). bizde trafik ölümü istatistikleri sadece olay yerinde, anında olan ölümleri ölüm saydıkları için yaralananlardan hastanede ölen olduysa onu bilmiyoruz... sadece bayram kazalarına göre son on yılda bir ilçe nüfusu yollarda can vermiş olabilir...her kurban bayramı sonrası "acemi kasapların kendilerini kesme", "kurbanlık hayvana eziyet" görüntülerinin yanında "ortalama 100 kişilik trafik kazası" haberleri de tamamen normalleşti.
11 Aralık 2008 Perşembe
tespit_çalışmak çok güzel bişeymiş.
tatilde evde bol bol ense yapıcam hayallerime eşlik eden semra hanımlı desti izdivaç, Seda Sayan'lı sabahların sultanı, Müge Anlı ile Tatlı Sert, Petek Dinçöz'lü Arım balım peteğim, ya da dilersem Köle Isaura, ya da istersem Deryalı günler ki en acaiplerinden biri, yahut en populeri sosyologlara tez konusu yemekteyiz programı, halime şükretmeme, televizyon kabusundan beni koruyan işimin kıymetini bilmeme tekrar neden oldu. Evet Dr. House 'Read Less, More Tv ' derken kendi kalitesinde dizilerden bahsediyor olsa gerek. İyi bayramlar efendim.
9 Aralık 2008 Salı
tespit_sevdiğimiz bir blog.
dino halka istediğini geri veriyor! , evet bu blogu seviyoruz ama benim burda sözünü edeceğim blogun adı 'halka istediğini geri veriyor' halka ya da çevrenizdeki halk muadili herhangi kişilere istediklerini vermezseniz, özellikle de geri vermezseniz, hayat zorlaşıyor. Benim ki zor sizin olmasın istedim.
7 Aralık 2008 Pazar
tespit_kapitalizm
babaanne kılığındaki kurt..
kırmızı başlıklı kızın daha ne kadar kurdun babaannesi olduğuna inanmaya devam edeceği ise merakımın konusdur..
kırmızı başlıklı kızın daha ne kadar kurdun babaannesi olduğuna inanmaya devam edeceği ise merakımın konusdur..
2 Aralık 2008 Salı
28 Kasım 2008 Cuma
20 Kasım 2008 Perşembe
13 Kasım 2008 Perşembe
tespit_çiya
Kadıköy'e neredeyse her gittiğimde uğradığım, bana bakınca "ayy bu yese yese ne kadar yemek yiyebilir ki?" diye düşünenleri şaşırtacak miktarlarda yemek yediğim, yemeklerinin adını aklımda tutmayı beceremediğim, tariflerini çalmak istediğim Çiya'nın hakkında söylenen tüm iyi şeyleri hak eden muhteşem bir kuruluş olduğunu bir kez daha tespit ettim.
Tanıdığım herkesin yavaş yavaş öğrendiği vejeteryanlık maceramın hayatımı sıklıkla zorlaştırmasına alıştım alışmasına, fakat bir çok mekanda hala çok fazla sıkıntı çekiyor ve düşüncesizliklerinden çokça mutsuz oluyorum. Fakat Çiya beni elbette hayalkırıklığına uğratmadı. Yemeklerin başında duran kişiye "hangi yemek etsiz?" diye sorduğumda yüzünde "niye ki?" bakışı oluşmaması bir yana, beni hangi çorbada, hangi pilavda et suyu olduğu konusunda uyardı bile. Online yemek siparişlerinde bu durumların asla belirtilmemesi bir yana (niçin sebze türlüsü istendiğinde etli geliyor? belirtilmemişse tüm sebze/bakliyat yemekleri etli midir?), kalkıp gittiğim mekanlarda dahi "Nohut etli ama size etsiz tarafından koyalım" tavrıyla karşılaştığımı hatırlatmak isterim...
Müesselerden daha fazla incelik talep ediyor, olmadı onları hep Çiya'ya gitmekle tehdit ediyorum:)
Tanıdığım herkesin yavaş yavaş öğrendiği vejeteryanlık maceramın hayatımı sıklıkla zorlaştırmasına alıştım alışmasına, fakat bir çok mekanda hala çok fazla sıkıntı çekiyor ve düşüncesizliklerinden çokça mutsuz oluyorum. Fakat Çiya beni elbette hayalkırıklığına uğratmadı. Yemeklerin başında duran kişiye "hangi yemek etsiz?" diye sorduğumda yüzünde "niye ki?" bakışı oluşmaması bir yana, beni hangi çorbada, hangi pilavda et suyu olduğu konusunda uyardı bile. Online yemek siparişlerinde bu durumların asla belirtilmemesi bir yana (niçin sebze türlüsü istendiğinde etli geliyor? belirtilmemişse tüm sebze/bakliyat yemekleri etli midir?), kalkıp gittiğim mekanlarda dahi "Nohut etli ama size etsiz tarafından koyalım" tavrıyla karşılaştığımı hatırlatmak isterim...
Müesselerden daha fazla incelik talep ediyor, olmadı onları hep Çiya'ya gitmekle tehdit ediyorum:)
11 Kasım 2008 Salı
tespit_trafikte on kasım sabahı değişen jargon
bu sabah penceremden, trafikte iletişim aracı olan araba kornasının, 10 kasım sabahında, bir ağıt ifade aracı olarak işlev değiştirmesinin, tek kelimeli bu dildeki yegane kelimenin anlam değiştirmesi ile ortaya çıkan iletişim bozukluğunu gözlemledim. izlemeye devam ettim. sonrasında kelimenin harfleri değişmeden hecelemeye başvurulup tane tane anlatıma gidilmeye çalışılarak yine "yürrü" anlamına bürünmesine de baya güldüm.
avsarın dıtdıtlarıyla doğru orantılı bi yazı oldu.
avsarın dıtdıtlarıyla doğru orantılı bi yazı oldu.
10 Kasım 2008 Pazartesi
tespit_moda
benjamin: "mal denilen fetişe hangi dinsel tören kurallarıyla tapılacağını moda saptar."
9 Kasım 2008 Pazar
tespit_kahraman
amerikan cizgi film kahramanlari surekli 'kotu adamlar'la mucadele ediyorlar, dunyayi hep tehlikelerden korumaya calisiyorlar. her abd baskani da sadece abd deil dier ulkelerin de 'kotu adamlar'ca tehdit altinda oldugunu, ve abd'nin bu tehditlere kahramanca savas actigini soyluyor. cizgifilmlerle gercek arasindaki bu benzesme yumurta mi tavuktan tavuk mu yumurtadan sorunsalini hatirlatiyor. gercekten kotu adamlar var mi yoksa kotu adamlar sadece bir yanilsama mi, yoksa kotu adamlar bu yanilsamayi yaratanlar mi.. kahraman, hero mu antihero mu?
6 Kasım 2008 Perşembe
tespit_300 kelime
bir arastirma konusu uzerine dusunerek saatte 300 kelime degil gunde 500 kelime yazilabilir.
tespit_korna
iletisim araclarinin gunumuzde cok ilerlemis olmasina ragmen turk insaninin iletisim icin hala kornayi kullanmakta oldugunu tespit ettim..
DIT: cekil kenara
DIT: hey fistik..
DIT: bogazda bir gezintiye ne dersin?
DIT: yolverdim hadi gec..
DITDIT: yesil yandi
DITDIT: taksi mi bekliyorsunuz?
DITDIT: minibuse bincen mi?
DIIT: gecsene kardesim!
DIIIT: daha hizli gitsene!
DIIIIIT: yurusene be!
DIIIIIT: bu yaptigin is mi kardesim!......
DIT: cekil kenara
DIT: hey fistik..
DIT: bogazda bir gezintiye ne dersin?
DIT: yolverdim hadi gec..
DITDIT: yesil yandi
DITDIT: taksi mi bekliyorsunuz?
DITDIT: minibuse bincen mi?
DIIT: gecsene kardesim!
DIIIT: daha hizli gitsene!
DIIIIIT: yurusene be!
DIIIIIT: bu yaptigin is mi kardesim!......
3 Kasım 2008 Pazartesi
tespit_alla alla
Belediye otobüslerinde kaptanın hemen arkasındaki ilan panosunda bir süredir e-mail adresleri yazıyor tk38@hotmail.com filan gibi, neden acaba alla alla.
29 Ekim 2008 Çarşamba
tembih_internet sansürüne karşı
blogspot ve blogger ın kapatılmasıyla bir anda oluşan tepki dalgasının varolan kanunun boşluklarını doldurabilmek için bir itici güç olmasını diliyorum. Çünkü görünen o ki şu anki haliyle kendimizi ifade edebileceğimiz bu ve benzeri mecraları ortadan kaldırmak oldukça kolay. Digiturk, A.Oktar veya bir başkasının çıkarlarıyla örtüşmediği için yarın öbür gün tekrar kapanmayacakları kesin değil..
ve bir de aklıma gelmişken Youtube'a doğrudan erişimin kapalı olmasını kanıksadık neredeyse...
ve bir de aklıma gelmişken Youtube'a doğrudan erişimin kapalı olmasını kanıksadık neredeyse...
tespit_sağlık sistemi
Kamu sağlığı için hizmet veren kurumlar ve verdikleri hizmetler çökmüş haberimiz yok. Üniversite hastaneleri bile acınası hale gelmiş ne yazık ki... Hastanede geçirdiğim 3 gün boyunca iyi niyetli doktorların yanısıra çalışma koşullarından dolayı hayatından bezmiş sağlık çalışanları, uzayıp giden bürokratik işlemler (taburcu olabilmek için 3 saat boş boş beklemek), yolgeçen hanı olan yatan hasta bölümü (gece 12'den sonra sabah 5'ten önce girilemiyor ama kalan zamanlarda elinizi kolunuzu sallaya sallaya girebiliyorsunuz) ve hastanın refakatçisi yoksa kendine gereken herşeyi temin etmek için kendisinin koşturacağı (yemek için kullanılacak çatal bıçaktan başlayan upuzun bir liste bu), bir sistem oluştuğunu gördüm(vardı da ben yeni gördüm o da olabilir). Hani gerçekten " iyi" hizmet, 5 yıldızlı otel konforu almak istersin özel hastaneye gidersin ama devlet hastanesi denen kurumun da minimum hizmet koşullarını sağlaması gerekmez mi?
16 Ekim 2008 Perşembe
26 Eylül 2008 Cuma
17 Eylül 2008 Çarşamba
tespit_Ara Olaylar
Roland Barthes'in Ara Olaylar diye bi kitabı var kısa kısa yazmış, keyifli , tespitler de yapmış bol bol bi tane yazim mesela;
'Dans eden sakallı bir adamın önünde Kralın Kuzeni bana bilgi veriyor; O bir filozof. Filozof olmak için, diyor, dört şey gereklidir; 1) Arapça konusunda eğitim görmüş olmak
2)Çok yolculuk yapmış olmak
3)Öbür filozoflarla ilişkisi olmak
4)Gerçeklikten uzakta, söz gelimi deniz kıyısında olmak'
'Dans eden sakallı bir adamın önünde Kralın Kuzeni bana bilgi veriyor; O bir filozof. Filozof olmak için, diyor, dört şey gereklidir; 1) Arapça konusunda eğitim görmüş olmak
2)Çok yolculuk yapmış olmak
3)Öbür filozoflarla ilişkisi olmak
4)Gerçeklikten uzakta, söz gelimi deniz kıyısında olmak'
tespit_buhran
Eylül, üstüne dolunay, üstüne yağmurun yağamadığı, insanı 2 paket tylolhot içmiş gibi yapan hava, ve de üstüne yalnız vapur yolculukları, su burcu ağlak insan bende bi garip burun çekmelere, iç geçirmelere, ay bayılacamlara ve bi takım hüzünlere neden oldu. Yazmiim dedim ama tutamadım.Hatta öyle şeyler dinlemeye başladım ki, skroplmayı devre dışı bıraktım. Eylül tespit etmekle bitmeyen bi ay. Ekimin lafı edilmez eylülün yanında ama gelsin artık.
14 Eylül 2008 Pazar
tespit_turkce
"cekoslovakyalilastiramadiklarimizdan misiniz?" tekerlemesi turkcenin sondan eklemeli bir dil olmasinin bir kelimeyi ne kadar uzatabilecegini ve hala da anlamli olabilecegini hatirlatti.. su da varmis; muvaffakiyetsizleştiremediklermizdenmişsiniz.
tespit_kararları uygulamak
Heyecanla verdiğimiz kararları (sigarayı bırakıcam, onu bir daha aramıycam, onu yarın arıycam, bu işten istifa edicem vb liste uzar gider.. ) uygulayabilmenin en garantili yolu onu yüksek sesle başkalarına tekrar etmek olabilir. Kendimizi düşkırıklığına uğratmaktan çok başkalarında yaratacağımızı önemsediğimizden belki, başkalarını ikna ederken bu kararın doğruluğuna kendimiz de katmerli ikna oluyor olabiliriz.
13 Eylül 2008 Cumartesi
tespit_ebebeyin
bi erkeğin baba modeli fenaysa ve onunla arası iyi değilse insan ve kadın-erkek ilişkileri fena oluyor ya hani bi kızın da annesiyle arası iyi değilse bi şekilde (annesi onu takdir etmiyodur gibi misal) ondan kötü bi arkadaş oluyo. kadın-erkek ilişkilerindeki durumlarını bilmiyorum, tecrübe etmedim. bu konuda lindsay lohan'a bağlanabiliriz evet.
9 Eylül 2008 Salı
tembih_21 gün
insan 21 gün aynı şeyi yaparsa-mesela hep aynı saatte uyanmak gibi- biyolojik saat ve benzeri çalışmaya başlıyomuş, bu durumda 21 gün bişeyi yapmazsa da yapmaz, ellerini yemezse 21 gün birisi, yemez belki daha, yada 21 gün kahve içmezse içmeyebilir, 21 gün aramadan duramadığı sevgilisini aramazsa belki bi daha hiç aramaz (bu saçma oldu) öyle bi bilgi işte.
7 Eylül 2008 Pazar
tespit_patlamaya hazir bomba
ulke ve dunya gundeminde olanlari isteyerek ya da istemeden takip etmis, ulkenin ve dunyanin icinde bulundugu durumu hic de iyi olarak gormeyen, en cok da kendi ulkesinin gelecegi adina egitim, saglik, sosyal guvenlik, hukuk, baris vb. konularinin devletin/devletlerin basindakiler tarafindan, her ne sebeple olursa olsun ozellikle ulke/ulkelerin cikarlarina ters bi sekilde yonetildigini dusunen, fakat bu konuda etkili birsey/birseyler yapamayan patlamaya hazir bir bomba gb, gundelik yasantimda en ufak bir puruzun (trafigi tikayan araba, surekli korna calan halk otobusu soforu, disardan ilk bosalan masaya oturtacagini soyleyen ve bi turlu yapmayan garson, vb...) beni patlatmaya yettigini tespit ettim. beni en cok uzenin de asil patlamam gereken yer ve zamanda asla patlayacagimi bilmem oldugunu tespit ettim.
tespit_tembih_ortamlar
daha önce milyonlarca kez tespit ettiğim ama şu an tekrar bi cümle içinde kurmak istediğim üzre: etrafımızda "80 kelimelik türk kelime haznesi"yle (ki bu benim kalıbım değil, alıntı) kurduğu her cümlenin içine en az bir ingilizce kelime (ki burda bahsedilen bilgisayar masaüstüsüne desktop diyor gibin bi durum değil) yerleştiriveren ama yanına bir yabancı getirdiğinizde ingilizce konuşmayı asla beceremeyen ya da buna cesaret edemeyen; seçim zamanı geldiğinde özellikle artan bir şekilde türkiye'deki politik gündemi takip etmemekle gurur duyan ve bundan anlamayışının anlamayışlık olmadığını düşünen, klişeleşen "apolitik gençlik"(ki politik görüş sahibi olmamanın suç olduğunu düşünmüyorum, çünkü ben aptal olmanın da suç olduğunu düşünmüyorum) olmanın küpe takmak gibi asi bir hareket olduğunu zanneden, zamanın seçimlerinde aday diye sadece rte'yi bilen ama nerdeyse hergün belki de bir kaç kere barack obama'dan bahseden bir gençlik (ki ben burda genç derken 12-13 yaştan değil, 30'dan bile bahsediyorum) olduğunu farkettim.
ingiltere'den yetişmiş ol, anglofon ol, kendini ifade etmede zorluk çek ya da direk ingilizce konuşmayı seviyorum ben de, dürüst ol canımı ye gibi açıklamalar yapıp atasözü (ki ben burda büyük laf ettim demiyorum) açıklayan kompozisyonlar yazdıran edebiyat hocalarının düştüğü hataya düşmek istemiyorum.
sonuç olarak, toplumun genç kesiminin zorlama bir durumda olduğunu, orda burda her gördüklerini kendilerinde istediklerini tespit ediyorum, yazılı olarak kalsın istedim.
bunları çoğaltabiliyoruz işte ben ona üzülüyorum.
ingiltere'den yetişmiş ol, anglofon ol, kendini ifade etmede zorluk çek ya da direk ingilizce konuşmayı seviyorum ben de, dürüst ol canımı ye gibi açıklamalar yapıp atasözü (ki ben burda büyük laf ettim demiyorum) açıklayan kompozisyonlar yazdıran edebiyat hocalarının düştüğü hataya düşmek istemiyorum.
sonuç olarak, toplumun genç kesiminin zorlama bir durumda olduğunu, orda burda her gördüklerini kendilerinde istediklerini tespit ediyorum, yazılı olarak kalsın istedim.
bunları çoğaltabiliyoruz işte ben ona üzülüyorum.
5 Eylül 2008 Cuma
tespit_sıra kendine gelince kaçanlar
İkili ilişkide yaşadığım en acı ve sinir bozucu durumlardan birinin, rezil olma pahasına kartlarımı açık oynayıp içimi döktüğüm bir kişiden hala temkinli, ikili oynayan "ne öyle, ne böyle" cevaplar almak olduğunu tespit ettim... Sanırım iş başa düşünce önceden söylenen palavralara genelde pek uyulmuyor...
3 Eylül 2008 Çarşamba
tespit_küstah
sözü dolandırmadan, açık konuşabilmek ve rahat bir insan olmakla, "küstah" olmak arasında küçük ama hassas ve önemli bir fark var. çizgiyi aşan küstahlara katlanamıyorum! hele ki bunu, kadınların hoşlandığını sanarak bile isteye yapan erkek kılıklılara allah akıl-fikir versin demek istiyorum ama o da olmaz, geçmiş olsun!
28 Ağustos 2008 Perşembe
tespit_bebek sevmeyenin evrimi
Şahsen çocukları seven bir insanım. Etrafta bebek gördüm mü güler, sevinirim (üstüne atlayıp sıkıştıranlardan hiç bir zaman olmadım çok şükür) . Fakat tespit ettim ki, herkes böyle değil. İnsan nasıl bir bebek görünce gülmez diye düşünürken; geçenlerde annemle oturduğumuz çaybahçemsi yerde biz gördüğümüz bebeğe gülerken etrafta somurtuk suratla bebeğe tip tip bakan bir sürü insan gördük. Kendimce bir tespitte daha bulundum ki, bebekleri sevmeyen bir genç yaşı ilerledikçe otobüste her sorunun sonunu "gençlere" bağlayan teyze ya da amca oluyor. Halbuki bebekleri seven bir genç, yaşlanınca hani kırk yılda bir karşınıza çıkan "ama onlar da okullarda sabahtan akşama kadar yoruluyorlar n'apsınlar, yer veremiyor olabilirler" diyen ya da siz yer verdiğinizde "aman olur mu otur, otur" diyip illa sizi oturtan o tonton teyze, amca oluyor. Umarım ben de ikinci gruptan olacağım :)
27 Ağustos 2008 Çarşamba
24 Ağustos 2008 Pazar
tespit_kadın
kadının parayı ve güzelliği sonradan bulanından korkucan. sonradan kaybedeni zaten senden korkar heralde bilmiyorum, onunla ilgili bi tespitim yok.
22 Ağustos 2008 Cuma
tespit_işveli ses tonu
Telefonda hoşlandığı kişiyle konuşan bi kişiyi ayırd edebiliriz genelde, peki ya flörtöz biriyse genelde hep bu ses tonuna sahipse, işte bu kişinin niyetinin ne olduğunu ne telefonda ne yüzyüze anlamak mümkün değil, tembih: ya eğlenin ya kaçın.
tespit_öc almak
yazin sicaginda, arada bir esen ruzgardan serinlemeyi disarida gunes altinda kavrulmaya yeglemis evde oturuyorsaniz, kulaklarinizi sagir edercesine mutfak ve banyo tadilati icin calisan ust kat komsunuzun mimar ve ustalariyla birlikte ayni sesleri duymak zorunda kaliyorsaniz ve komsunuz prens adalarinin birinde bu sesler ve curcunadan uzak tatilini geciriyorsa o zmn mutfak ve banyoyu yenileyeceginiz gunun hayalini kurup komsunuzun size cektirdigi acinin aynisini cektirmek icin hangi tatil beldesinde deniz kenarinda mojitonuzu yudumlayarak ondan öc alacaginizi hayal etmenizin isten bile olmadigini tespit ettim.
19 Ağustos 2008 Salı
tespit_KÖM ile Ayak Arasında Kalmak
Beşiktaş’ta bir zamanlar bir Tansaş vardı bilirsiniz, şimdi yerinde yeller esse daha iyi bir hal almış. Kırmızı bir zeminin üzerinde banklar var, evet bu iyi ama oturmak için içerlek bir durumun içine girmek zorundasınız. Bu ne demek? Yani hemen oracığa oturmak pek mümkün değil, park havası verilmiş, biraz yürüyüp o kırmızı kumumsu şeyin içine girip öyle oturuyorsunuz bu banklara. (Çocuk havuzu gibi bişey??) Neyse bu kabul, Tansaşı da sevmezdim bu durumu da sevmedim. Gelelim asıl vıdılanacağım konuya, bir arkadaşımı beklemekteydim bugün, ve genellikle bugünlerde kural edindiğim KÖM ü yerine getirmek için çok uygun bir zamandı. (KÖM nedir?- KÖM küçük ölçekli müdahaledir, hayatı neşelendirir, sabah tosta kekik koymakla başlar, otobüste kadınların yanı boşken erkeklerin yanına oturarak ya da gereksiz yere alışverişte poşet almayarak devam eder. KÖM olimpiyatlarda Pheleps’i seyredip güne mutlu başlamaktır. KÖM vapurda dışarıya oturmaktır. Özetle kalp temizliğiyle ve elden gelenle müdahil olmaktır KÖM hayata ya da işte isterseniz kamusal hayata minik minik müdahilliktir) –Konuya dönelim- KÖM için çok uygun bir ortamdı, tüm banklar doluydu ve bir garip amcanın yanı boştu, mavi gömlek siyah pantalon bu sıcakta siyah ceket, pala bıyık tesbih ve siyah çorap sahibi bir amcanın, haa birde arkasına basılmış ayakkabı. Gidip normal Bilge yanına otururdu, o gerilime bayılırdı, ama bu sefer bir sorun vardı. Ayak! Adam ayakkabısını çıkarmış ve eliyle ayağını tutmaktaydı. Bu noktada KÖM değil BÖM olsa oturamazdım yanına. Derdim hiç bir sosyal, kültürel, etik ya da estetik bişeyle değil…Ayak beni geriyor, hele ki ortalıkta ve çirkinse çok geriyor. (Bir sürü tramvatik alt okuma yapılabilir, yapılsın umrumda değil) Epey düşündüm ve oturamadım ki çok yorgundum… Bu adam Beşiktaşın ortasında kaşınarak ve ayakkabılarını çıkararak oturabiliyorken, bir takım bu yazıyı okuyan adamlar da bu yazdıklarımdan bile iğreniyorlar eminim –hiç böyle bi şehirde değilmişizcesine-. İşte bu iki uçta gelip giden tansiyonlu bir şehir desem fazla romantik olur, ama çok şaşırıyorum bazen…Tespit; Şaşkınım yarım saat de ayakta bekledim yorgunum.
18 Ağustos 2008 Pazartesi
tespit_tembih_gizli dur
hadin kendi blogun neyse de tespittembih'e yazdığının dışardan -özellikle hoşlanmışlığın olan, hali hazırda hoşlandığın insanlar tarafından- bilinmesinin insanı gerdiğini bünyemde tespit ettim. sonra rahat yazamıyosun, gayet dışardan gözlemlediğin bişeyleri yazasın geliyodur ama yazsan mesaj veriyo olmaktan çekiniyosun, belki bi mesaj vermek istiyosun ama o mesajı ya başkası üzerine alırsa diye kalıyosun, ya o mesaj vermek istediğim insan bak hala ona mesaj gönderiyo diye düşünüyosa diye -dünyanın merkezinde senin olduğun- senaryolar yazıyosun ve inansam mı yoksa zeki kızım ben saçmalamayayım tarzında kendi içinde çelişkiler yaşıyosun*. sonunda sadece duruyosun.
bu mesajım da kime niyet kime kısmet mesela.
* (evet çelişkinin başkasının içinde olanını da yaşadım ben)
bu mesajım da kime niyet kime kısmet mesela.
* (evet çelişkinin başkasının içinde olanını da yaşadım ben)
14 Ağustos 2008 Perşembe
tespit_kesinlikle
Yüzbinmilyonuncu kez hayatta hiç birşeyden tümüyle emin olunamayacağını tespit ettim.
11 Ağustos 2008 Pazartesi
tembih_haydi bir daha asla görüşmeyelim
Bazen ailemin ve yontulmama aracı olmuş başka bir takım kurum, kuruluş ve kimselerin bana öğrettiği nezaket kurallarının kesinlikle izin vermeyeceği bir takım davranışlara, çok düşünceliymiş gibi görünmeye çalışan, konuşmaya çalışsam görgü kurallarını bana ve başka herkese öğretmeye çalışacak bir takım kimselerce maruz bırakılabiliyorum.
Orta sınıf ahlakının konuşmalarda bolca atıp tutmak, başkalarının ne denli cahil, köylü, nezaketsiz..vs. olduğunu söyleyip söyleyip, kendileriyle ilgili bir durumda sessizce ve başkaları yapsa söylemediğiklerini bırakmayacakları şekilde, işlerine geldiği gibi hallediverdikleri ikiyüzlü ve küçük hesaplı bir takım davranışlar bütünü olduğunu bir kez daha tespit ettikten sonra ailemin (ve diğerlerinin) bana öğrettiği o aynı kurallar nedeniyle, ağzımı açıp da tek laf etmeye gerek görmüyorum. Zaten hayattan edinmiş olduğum deneyimler, tartışmaların bir işe yaramayacağı durumlarla ilgili sinyalleri algılamama yarıyor. Neyseki insanlara bir şey öğretecek konumda olmadığmı biliyorum. Gülümseyerek içimden "Bir daha görüşmeyelim" diyor ve yoluma devam ediyorum. Kendime de sakin olmayı tembih ediyorum.
Orta sınıf ahlakının konuşmalarda bolca atıp tutmak, başkalarının ne denli cahil, köylü, nezaketsiz..vs. olduğunu söyleyip söyleyip, kendileriyle ilgili bir durumda sessizce ve başkaları yapsa söylemediğiklerini bırakmayacakları şekilde, işlerine geldiği gibi hallediverdikleri ikiyüzlü ve küçük hesaplı bir takım davranışlar bütünü olduğunu bir kez daha tespit ettikten sonra ailemin (ve diğerlerinin) bana öğrettiği o aynı kurallar nedeniyle, ağzımı açıp da tek laf etmeye gerek görmüyorum. Zaten hayattan edinmiş olduğum deneyimler, tartışmaların bir işe yaramayacağı durumlarla ilgili sinyalleri algılamama yarıyor. Neyseki insanlara bir şey öğretecek konumda olmadığmı biliyorum. Gülümseyerek içimden "Bir daha görüşmeyelim" diyor ve yoluma devam ediyorum. Kendime de sakin olmayı tembih ediyorum.
7 Ağustos 2008 Perşembe
tespit_tembih_giysi sınıflandırma
Tahminimce herkes giysilerini belirli kurallar dahilinde sınıflandırır. Şuraya giyilen buraya giyilmez; bu t-shirt artık pijama statüsüne düşüş yapabilir vs... Ama kendimde şunu tespit ettim ki, artık giysi sınıflandırmalarım haddini aşmış durumda, öyle ki bazı giysiler uygun oldukları zaman gelmediğinden aylarca bekler olmaya başlıyor ve bazen gayet basit bi t-shirt bile "yok şimdi bunu giyip yormayayım ben bunu" dememden dolayı beni zora sokuyor... Tembihim ise boşveriniz böyle küçük hesapları, her şeyi , hevesiniz varken, her yerde giyiniz.. En azından ben bugun küçük bir yazlık kasabasının haftalık yerel pazarında full gri dantel atlet giymiş teyzeyi görüp ağzım açık kalınca "ohooo teyze nerdeee ben nerde?" diye sorarken kendime bunu tembihledim..
tespit_tembih ekşisözlük ve burçlar
eğer birinden hoşlanıyorsanız, ya da yeni bi ilişkiye düştüyseniz burcunuzu alın kadına diyin, onun burcunu alın erkeği deyin ve karşınıza çıkan sayfaya göre o ilişki nasıl olacaktır görün. okumak zorunda bile değilsiniz aslında. hakkında sayfalarca yazılmış bi ikiliyle karşı karşıyasanız bu bile bişeydir. herkes "aman ha", "olmaz" yazmışsa bile bu kadar saydırılıyosa demek ki değen bi tarafı varmış. ama sözlükte hakkında bi sayfa bile yazılmamış burç ikilisi ilişki sahibi olmayın. demek ki olmamış ve olmayacak. istisnaya oynayıp ömrünüzden yemeyin.
tespitimi direk es geçerek tembihleyebilirdim ki "tüme varamıyosanız, tümden gelin."
bence.
tespitimi direk es geçerek tembihleyebilirdim ki "tüme varamıyosanız, tümden gelin."
bence.
4 Ağustos 2008 Pazartesi
tespit+tembih_topuksuz kadınlar cumhuriyeti
Neden kadın topuklu ayakkabı ile özdeşleştiriliyor sinirleniyorum.
Bugünlerde yeniden tespit ettim: Benim vücudum topukluyu reddediyor. Hemfikirim topuklu ayakkabı ile kadınlar pek bir hoş, nazenin gözüküyor, ancak topuksuzların suçu ne? Giyemiyorum yahu.. Nazenin görüneceğim diye artık bu çileye hayır demek istiyorum. Ayrıca nazenin görünmek üzere topuklulara bürünen, ama bir türlü iki adımı arasında denge kurmayı başaramayan kadınları seyretme çilesine de hayır demek istiyorum. Yaşasın topuksuz kadınlar cumhuriyeti!
Bi de oldu olacak tembih çıtlatayım: Yürümesini bilmiyorsanız giymeyin kardeşim şu topukluları!
Bugünlerde yeniden tespit ettim: Benim vücudum topukluyu reddediyor. Hemfikirim topuklu ayakkabı ile kadınlar pek bir hoş, nazenin gözüküyor, ancak topuksuzların suçu ne? Giyemiyorum yahu.. Nazenin görüneceğim diye artık bu çileye hayır demek istiyorum. Ayrıca nazenin görünmek üzere topuklulara bürünen, ama bir türlü iki adımı arasında denge kurmayı başaramayan kadınları seyretme çilesine de hayır demek istiyorum. Yaşasın topuksuz kadınlar cumhuriyeti!
Bi de oldu olacak tembih çıtlatayım: Yürümesini bilmiyorsanız giymeyin kardeşim şu topukluları!
tespit_izinli tatil
Yıllık iznimin bir haftasını devirmişken, "izinli" tatilin sıkıcı olduğunu tespit ettim. Nerde o eski kaçamaklar:)
1 Ağustos 2008 Cuma
tespit_font
blog gezintileri ve blospot temalarının arasındaki tercihin o yöndeki yoğunlukları sebebiyle eskiden hiç haz etmediğim times new roman'ımtrak romantik fontlara karşı bir sempati beslemeye başladığımı ve worddeki varsayılan yazım biçimini bile değiştirmeye yeltenmediğimi aniden tespit ettim. moda çok feci bişey..
tespit_bakışmalar
Ofiste dönen geyiklerden çıkan sonuç,
kadınların kendi aralarında bi olaya karşı attıkları bakışlar var, 'aman abi patlama, sakın gülme'bakışı, 'geldi seninki' bakışı, 'oha', 'çüş daha neler', ' e bu da oldu ya', 'ben sana sorucam sonra', 'hadi ordan' ve benzeri.
kadınların kendi aralarında bi olaya karşı attıkları bakışlar var, 'aman abi patlama, sakın gülme'bakışı, 'geldi seninki' bakışı, 'oha', 'çüş daha neler', ' e bu da oldu ya', 'ben sana sorucam sonra', 'hadi ordan' ve benzeri.
31 Temmuz 2008 Perşembe
tespit_leri
27 Temmuz 2008 Pazar
tespit_event çılgınlığı
guzel yaz gunleri + facebook = event çılgınlığı ( yorgunluk, entrika, dedikodu ve herşey:P)
tespit_ergenekon
Son zamanlarda okuduğum ergenekon haberlerinin değme polisiye romanına taş çıkartırcasına absürd ve değme felsefe kitabından intikam alırcasına akıl almaz, zihin açmaz olduğunu tespit ettim, sanırsam galiba. kafam karışık.
21 Temmuz 2008 Pazartesi
tespit_ zayıf kadınlara ayrımcılık
Az yiyerek zayıflayanlarla (konu kadınlar), düzenli spor yapıp zayıflayanlar (konu hala kadınlar) arasında ciddi bir ayrım yaptığımızı tespit ettim. Birinciye pek saygı duymayıp içten içe iğnelediğimizi ve dıştan garip şakalar-yorumlar ürettiğimizi (biz=kadınlar) ama konu sporla-saygıdeğer biçimde elde edilmiş bir durumsa- bundan kaçındığımızı da.. sanırım biz birbirimizi iğneleyip didikleyip durmasak zaten hayat ve erkekler yapıyor bunu, bi de bizim birbirimizi hırpalamasak .. (bu da kendime ve genel gizli tembih_girl power diyerek satırlarıma son veriyorum :p)
20 Temmuz 2008 Pazar
tespit_herkes bu ara buna inanıyor.
'pozitif düşün pozitif şeyler olsun'... ben pozitifim ve hayatım da pozitif gerçekten de peki ya dünyada olup bitenler? bak yine negatif oldum.
18 Temmuz 2008 Cuma
tespit_vapurda yapılabilecek en iğrenç şey
bugün bi kadın vapurda tırnak kesiyodu, gizli gizli, tamam o görseli kapatabilirsin de her ehlileşmiş kişi tırnak kesme sesini metrelerce öteden tanır, ve eğer çaylı tostlu sabah keyfi yapmaktaysa çıldırabilir. çıldırdı.
16 Temmuz 2008 Çarşamba
tespit_acemi kaptanlar
sabah işe gidiş ve akşam dönüş saatleri dışında bir yere yetişmeniz gerekiyor ve bunun için de vapura binmeniz gerekiyorsa, normal sefer süresinin üstüne bir10-15 dakika daha ekleyin zira şu aralar gün ortası seferlerindeki kaptanlar stajyer midir nedir, şöyle yanaşıyorlar olmuyor, öbür türlü de denk gelmiyor, nihayetinde uzun süren uğraşlar sonunda iskelenin önü yerine yanına, kıyıya gereğinden fazla yaklaşarak ya da 5 m açıktan ancak bağlanabiliyorlar.
13 Temmuz 2008 Pazar
tespit_kuşlara ayrımcılık
hem kumrular hem de kargalar yeni roomservices projesinin çiçeği -tam anlamıyla- burnunda bitkilerini eş düzeyde talan etmelerine rağmen, her seferinde kargalara daha çok sinirlendiğimi tespit ettim. Sesleri görüntüleri üstüne tuz biber de, kumrular yuva yapmak, kargalar da onların yumurtasını yemek için geldiğinden de olabilir. Bi de taşkışla'da kedilere de rahat vermeyen karga kolonisinden kaynaklanan ayrı bir nefretim de var tabii.
10 Temmuz 2008 Perşembe
tespit_yaz akşamları
Yaz akşamlarında camlar açık uyuyorsanız başınıza bir kaç şey gelebilir, eve karga girebilir, üşüyebilirsiniz, sivrisinek, ama en fenası benim gibi kafelerin olduğu bir sokaktaysanız, rüyanızda türkçe pop çalar (çünkü köftecide türkçe pop çalıyordur) ve sabah 'unut beni unuttuğum gibi seni' adlı şarkıyı söyleyerek uyanabilirsiniz, ya da 'iki yabancı' ki evde yalnız değilseniz ikinci şarkı daha tehlikeli.
6 Temmuz 2008 Pazar
tespit_aynı elbise
aynı elbiseyle bir gün marcus miller konserine ertesi gün uşak'ta yapılan bir kına gecesine dahil olabiliyorsanız, ya elbise muhteşemdir, ya siz:P
4 Temmuz 2008 Cuma
tembih_açıkhavada konser
Belediyenin taşkışla talanı bitmemişse, yatsı namazı vaktiyse, cahidede canlı müzik başlamışsa, boğazda havai fişek gösterisi varsa, indirimli insan haliniz bitmemişse, yanınızda erzağınız yoksa açıkhavada konsere gitmeyin...
2 Temmuz 2008 Çarşamba
29 Haziran 2008 Pazar
tespit_pilavcılar
Kadıköy ve civarında oturuyorsanız ay sonunda pilavcıların nasıl da hayat kurtardıgını siz de tespit etmişsinizdir, ben tekrar tespit ettim 2 liraya tokluk 5 lira lüks...
24 Haziran 2008 Salı
tespit_karar vermek
Hayatta ciddi kararları vermekten kaçmak üzere oynadığım bir sürü oyun olduğunu farkettim, kararı başkalarıyla tartışma paylaşma oyunu, kararı sürekli erteleme oyunu, o kararı vermem gerekmiormuş gibi yapma oyunu...
22 Haziran 2008 Pazar
tembih_tespit
biri anlamıyosa ve genel geçer bi haklılıkla uyuz oluyosan ve gerçekten haklıysan ve sen uyuz olmakta gerçekten de haklıysan ve karşında akıllı insan görme alışkanlığından dolayı bi androidle ya da embesille başa çıkamıyosan ve evet bunda haklıysan gidip de suratına yaptıklarını sıralayıp "kamusal bi görev yapıyorum" duygusuna kapılıyo gibiysen eğer, kapılma. gidip de sırf bir "haklısın" ya da belki bir "özür dilerim" duyma sevdasına kapılıp karşıdaki insanı kırıp ya da üzüp kendinden nefret edeceğine, söyleme ve ondan* nefret etmeye devam et.
* = vurgu cümlenin burasında.
* = vurgu cümlenin burasında.
4 Haziran 2008 Çarşamba
tespit_reklam
senenin başında plazma televizyonlara ihtiyacımız olduğunu çığıran müslüm gürses vardı şimdi plazma tvleri çeşitli sadist yöntemlerle yokeden çılgın doktorlar ... şu lüks, ihtiyaç, hızlı tüketim mesajları zaten yeterince rahatsız ediyodu, şimdi bi de şiddet! yani nasıl bir nefret beslememiz gerektiğini öğütlüyorlar ki asfalt delerlerle plazmaya dalalım?
29 Mayıs 2008 Perşembe
tespit_alışveriş sporu
Alışveriş yaparken beş saat yürüsem o kadar yorulmuyorum, çok param olsa çok zayıf olurdum belki de.
24 Mayıs 2008 Cumartesi
tembih_yönetmek
Siz siz olun yönetici filan olursanız, hele ki ülkeyi yönetiyorsanız, kimin ne izlediğine, ne giydiğine, ne yediğine ne içtiğine yasak kural koymayın...iki günde bir youtube u kapatmyın...vb.
22 Mayıs 2008 Perşembe
tespit_kurumsal kimlikli sokak satıcıları
sokak satıcılarının herbirinn kendine özgü geliştirdileri bir bağırma biçimleri var, simitçiler, hurdacılar, meyva sebze satanlar, aygaz dırırım gibi. Her simitçinin kendine özgü geliştirdiği bu 'sesleniş' farklı ama bizim sokaktan geçen gerçekten ilginç, kaç aydır adamı balık satıyo sanıp şaşırıyodum, çünkü simitçi amca 'canlı canlı, tazecik, kıpır kıpır! ' diye bağırıyo... simitmiş.
21 Mayıs 2008 Çarşamba
tespit_emlakçılar
Ailesinde emlakçı olanlar varsa kusura bakmasınlar, ne garip insanlar genel olarak emlakçılar, mesela bana bu evi kiralarken, bu ağaçta kuşlar olur kuşlarla çay içersin demişti. Kuş dediği kargaymış...
tespit_sağlıklı yaşama çabası
Sağlıklı,mutlu mesut yaşamaya çalışmanın en büyük streslerden biri olduğunu tespit ettim, sağlıklı beslenme stresi, spor yapma stresi, düzenli yaşama stesi, az alkol düzenli uyku stresi, bunun ileri versiyonu ise stres olma stresi, işe başlamadan daha stres olucam diye başlamamak gibi gibi.
16 Mayıs 2008 Cuma
tespit_zorundalik
sms atarken 1 msjin karakter sayisini doldurmak, e-mail yazarken de mektup kadar uzun yazmak, blog yazilarinda ise az yer isgal ederek cok sey anlatmak zorunda oldugumu hissettigimi tespit ettim.
15 Mayıs 2008 Perşembe
tespit_ertelenen pis işler
yapmayı ertelediğim bir takım "pis" işler var; yazılması gereken ödevler, gönderilmesi gereken mailler, buluşulması gereken sıkıcı insanlar, kuru temizlemeye verilmesi gereken ceketler, ütülenmeyi bekleyen çamaşırlar.. bunları aklımca insani sebeplerle yatırıyorum; "bugün canım çok sıkkın kendimi daha da geremem, eve gidip uyuyim..." ya da "allahım bugün neşeliyim çok, bunu heba edemem, hava da güzel birilerini arıyım, bişiiler yapalım...".
olur mu böyle?! olmaz!
farkettim ki, kendi ellerimle imkansızlaştırıyorum işleri ve asıl bi türlü yanlarına tik atamadığım için sıkılıyor içim...
olur mu böyle?! olmaz!
farkettim ki, kendi ellerimle imkansızlaştırıyorum işleri ve asıl bi türlü yanlarına tik atamadığım için sıkılıyor içim...
9 Mayıs 2008 Cuma
tespit_sanal
hayatimin buyuk bi kismini e-mail kutulari, bloglar vb. web siteleri ile msn, gtalk vb. mesajlasma programlarinda yasadigimi tespit ettim.
tespit+tembih_arkandan aglar mantalitesi
sadece ailecek deil sulalecek, "kizim/oglum tabagindaki son lokmayi da ye, arkandan aglar sonra" tumcesiyle buyutuldugumuzu, bu soz obeginin tabakta yemek birakmayi, yemek arttirmayi, yemegi cope dokmeyi yas ilerledikce tamamen imkansizlastirdigini, bunun sonucunda da artmayan her lokmanin gobegimizde/kalcamizda/oramizda buramizda lopur lopur yag oldugunu tespit ettim. bu nedenden gorunusunuzle kafayi takip, zihin sagliginizi kaybedeceginize son iki lokmayi birakin, biraktirin, ister arkanizdan ister yaninizdan aglasin..
8 Mayıs 2008 Perşembe
2 Mayıs 2008 Cuma
tespit_çok acaip tv programları
Bugün bir yarışma programında sevgili Ahmet Çakar şöyle diyordu, Şayet yavşak bit yavrusu demekse,sirke de yavşark demektir, aslında limon daha iyi değil mi sirkeden dedi, kız da evet sirke kokuyo deyince Ahmet abimiz, evet senin gibi genç amazonlar balzamik sever gerçi ama sen bu yavşak nedir biliyo musun .... ve daha bi sürü anlam vermediğim saçma cümleyle devam etti, ama çok güldüm itiraf ediyorum...Bir de bu aralar izdivaç programları var, bazı amcalar var beş trilyonum var çok da süperim filan diye çıkıyolar televizyona, on onbeş tane abla da arıyo adam seçiyo ya da tam tersi...Evet çok evde kaldım bu aralar:).
29 Nisan 2008 Salı
tespit_kıçdiz
"Kıçını kırıp oturmak" deyiminin ne manaya geldiğini tespit ettim. Kıç azericede diz demekmiş. Onlar dizlerini kırıp otururken, diz ne ara kıç oldu, daha bunu tespit edemedim..
28 Nisan 2008 Pazartesi
27 Nisan 2008 Pazar
tespit_hışırtılı torba
Bir otobüs yolculuğunda yanınıza almak zorunda kaldığınız hışırtılı bir torbanın o yolculuğu epey zorlaştırdığını tespit tembih.
26 Nisan 2008 Cumartesi
tespit_benzerlik
birbirimizden dusundugumuz kadar farkli degiliz ama sandigimiz kadar de benzememiyoruz.
tespit_edersen
birinin senin mail şifreni edinip akabinde herşeyini gözlemleyebilmiş, onun hakkında söylediklerini duymuş ve okumuş olması senin mi rezil olduğuna, onun mu zaten rezil olmuşluğuna delalettir?
25 Nisan 2008 Cuma
tespit_yeni yıl
evet yeni yıl geçeli çok oldu biliyorum, ama şunun insana iyi geldiğini farkettim, şu bitince yeni bir dönem başlıyo benim için, herşey bu sefer gerçekten farklı olucak demek, ki bunu derken midemde sancılar, bi sürü umutsuzluk filan birikmiş olsa da.
20 Nisan 2008 Pazar
tespit_guzellik
guzellik goreceli bi kavram denir ya hani, yani goreceli olabilmesi icin en az bir kisi tarafindan gorulmesi gerekiyor. yani insan ne kdr guzel/cirkin olursa olsun gorecek/bakacak/farkedecek vb. biri olmadiktan sonra aslinda ha guzelsin ha cirkin neye yarar.. burdan asik veysel'e gonderme yapmak istiorm; guzelligin bes para etmez bu bendeki ask olmasa...
19 Nisan 2008 Cumartesi
tespit_sineman
yeni tanıştığınız, ve tabihoşlandığınız bir erkekle sinemaya gitmenin tehlikeli olabileceğini tespit ettim, sizin gözünüzden bir damla yaş aktı akacakken o olur olmaz herşeye gülerse yaşayacağınız sinir bozukluğunu düşünmenizi ve bundan kaçınmanızı salık veririm, ee tabi bu açıdan bakarsak yeni tanışılan erkekle sinemaya gitmenin bir çeşit test olabileceği de muhtemel, ilişkideki niyetinize bağlı!
18 Nisan 2008 Cuma
tespit_garantili falcı
Evet falcı gerçekten garantili bişey olsa ben gidermiydin hiç bilmiyorum, ama muhtemelen gitmezdim korkup. Çok acaip bu avrupa birliği, ya da değil, tez beni tespit edemez soru sorar hale getirdi ya da...
17 Nisan 2008 Perşembe
tespit_anlamamak
bu aralar daha çok haber niteliğinde olsa da tespitler, anlam veremiyorum bi sürü şeye ondan olabilir. Buyrun burdan yakın.
tespit_hastayım sana
tespitimi bir link olarak aktarıyorum. burası
özellikle "hastayım sana" isimli şarkıyı keşfediniz! lütfen. yorumları özelden aliim:)
özellikle "hastayım sana" isimli şarkıyı keşfediniz! lütfen. yorumları özelden aliim:)
16 Nisan 2008 Çarşamba
tespit_bukalemun kafaları
Eğer çok güçlü ve oturmuş bir kişiliğiniz/kimliğiniz yoksa, yanınızdaki/yakınınızdaki insanlardan etkileniyor ve hatta zamanla yontulmaktan öte o olmaya başlıyorsunuz. tespit: bazen çok tehlikeli.
15 Nisan 2008 Salı
tespit_kollanan tecavüzcüler ülkesi
Pippa 'nın cenazesi bugün ülkesine yollandı. Derdimiz birinin ölümünden çok rezil olduk korkusu olunca midem bulanıyor. Hiç bir yere ait olmadığımı hissetmek biraz olsun iyi hissetiriyor.
her ülkede tecavüzcüler var ama bizde kollanırlar.
her ülkede tecavüzcüler var ama bizde kollanırlar.
tembih_yok.
Birleşmiş Milletler 2008 yılını 'patates' yılı ilan etmiş, çünkü çabuk kolay yetişen ve besleyici bişey diye. Kıtlık yavaş yavaş da değil gayet hızlı ortaya çıkmaya başladı, özellikle bizim gibi yanlış politikalar izleyen ülkelerde. tembih etmek istiyorum bişeyleri, mesela daha az tüketmeyi, daha çok üretmeyi, şımarıklığa son vermeyi ayda iki ayakkabı almaktan vazgeçmeyi, tek başıma koca evde yaşamak üzerine tekrar düşünmeyi falan tembih ediyorum, hep kendime bu tembihler. Kyotoyu imzalamayan ülkeler kadar önemli bu tembihler, rahat uyumak için. Ya da az kaldı yaşamak için dünya da vaktimiz deyip. neyse.
tembih_ekrana bakmak
İnsanların geçerken ekranıma bakıp yorum yapması, "aa bu ne", "bakiim bakiim neymiş" demesi kadar sinirlendiğim çok az şey var. Sonra "neden atölyede çalışmıyorsunuz çocuklar?" işte bu yüzden çalışmıyorum, çalışamıyorum.
ister berbat eskizler yaparım, ister tarot bakarım, ister ebay'de gezerim, gazete okurum, masal okurum. çalışırım, çalışmam. sizin hakkınızda bloglara yazı da yazabilirim istersem.. işte aynen böyle!
lütfen iyi niyetliyseniz bile insanların ekranlarına bakmayın, size ne canım, ayıp değil mi?
ister berbat eskizler yaparım, ister tarot bakarım, ister ebay'de gezerim, gazete okurum, masal okurum. çalışırım, çalışmam. sizin hakkınızda bloglara yazı da yazabilirim istersem.. işte aynen böyle!
lütfen iyi niyetliyseniz bile insanların ekranlarına bakmayın, size ne canım, ayıp değil mi?
tespit_bunu alan bunu da aldı
Facebook'taki yeni "bunları tanıyor olabilirsiniz" temalı, arkadaşlarımın arkadaşları uygulaması beni korkutuyor. gereksiz sosyalleşmeler içindeyiz sürekli. arkadaşlarım, onların arkadaşları, arkadaşlarımın ortak arkadaşları... görüyoruz ki küçük çevrelerimizde zaten herkesler arkadaş ve yeni kimseyle tanışmak diye birşey mümkün değil. ana sayfada açılan bu yeni mereti gördükçe buna üzülüyorum. daha tanımadığım 1 kişi bile göremedim.
13 Nisan 2008 Pazar
tespit_özdisiplin
o kadar zor bişey ki 8-6 çalışma saati bile insana daha insancıl geliyo bazen. (bazen vurgu!)
9 Nisan 2008 Çarşamba
tespit_zaman mekan yayılması
sürekli zaman mekan sıkışmasından bahsedip duruyoruz, oysa vapur öyle mi?
8 Nisan 2008 Salı
tespit_manolo blahnik
sex and the city - the movie peşindeyken aklım kendisine takıldı ve sayfasına girip baktım ve 2008 bahar yaz modasının yazılarını okumaz sadece resimlere bakarken isimlerinin kucuk, bocek, bu hatta ve hatta hande olduğunu tespit ettim! artık okumam gerektiğini anladığım noktada da öğrendim ki blahnikgiller istanbul ve finlandiya'dan etkilenmiş. hatta koleksiyona ayasofya'nın pencerelerindeki kıvrıklardan başlamış. marimekkoyla da sentezlemiş, çok uygun görmüş.
'this season' diye sunduğu modelleri görünce, geçen gün w sularında gezerken gaza gelip 'giymem ama bi gün bi manolo blahnik sahibi olsak' diye manolo blahnik'e ferrari misyonu yükleyip içlendiğimizi düşününce biraz kafam karışmadı değil.
'this season' diye sunduğu modelleri görünce, geçen gün w sularında gezerken gaza gelip 'giymem ama bi gün bi manolo blahnik sahibi olsak' diye manolo blahnik'e ferrari misyonu yükleyip içlendiğimizi düşününce biraz kafam karışmadı değil.
7 Nisan 2008 Pazartesi
tespit_korktuğum insanlar
Ağzından kelimelerin kendi sesinde değil de, ya bir kibarlık pedalı eklenmiş, ya da tiyatrocu gırtlağı bulaşmış olan insanlardan istemeden korktuğumu farkettim.
tembih_kendini bilmek
Tüm hayatını mantığıyla değil daha çok duygularıyla yönetmiş/yönlendirmiş birinin bir de diğer türlüsünü deneyelim bakalım nasılmış demesinin tam bir fiyaskoyla sonuçladığını kendimde gözlemledim.Örnek içimden bir ses; limonata iç buz gibi mis, mantık; diet kola iç hem az kalori hem ayık tutar, yaptığım şey; önce diet kola arkasından limonata içmek. Örnek iki; mantık; şurda yemek yemiyeyim çok pahalı, içimdeki ses; bunu söylediğine göre orda yemek istiyosun aslında, başıma gelen; ucuz yerde yemek sonra bilinçaltımın baskısıyla o gitmediğim yerin önünden geçip arkadaşlarımla karşılaşmak, bir de orda devam etmek yemeye içmeye. Bir de tam tersini düşünüyorum şimdi eğer hayat boyu mantıklı hareket etseydim, şimdi de duygusal olayım bakalım nasılmış deseydim eminim bu çok daha zor olurdu. Tembih, kişi kendini bilmeli, hayatını kolaylamalı.
4 Nisan 2008 Cuma
tespit_mutfak
mutfakta saatler geciren annelerin, kiz cocuklarinin yemek yapmayi gozlerinde buyutmelerine neden oldugunu tespit ettim.
tespit_fenomenoloji
bi süre haşır neşir olduktan sonra olanakların çokluğunu gozardı edemez olup, soylediklerimde kesin yargılar olmasından korkmaya basladığımı tespit ettim.
3 Nisan 2008 Perşembe
tespit_yaşlı amca
bgn dolmuşta, yanında kitap okumaya çalışan genç kıza bütün hayatını 20 dakka içinde sıkıştırılmış bir şekilde anlatan yaşlı amca hakkında düşünüyordum da ve daha önce aynı bugünkü kızın durumunda dinlemeye zorunlu kaldığım ya da hasım akraba hikayelerinde gözlemlediğim kadarıyla, bu yaşlı amca ve teyzeler bu hikayeleri anlatacak kişileri özellikle 17 ila 27 yaş aralığındaki insan grubundan seçiyorlar, nedeni de çok basit, ellerinden uçup gitmiş gençliklerini bir kere daha hatırlama isteği ve karşı tarafa acımasızca şunu kanıtlama isteği, 'biz de gençtik biz de şunları şunları yaşadık, bakma sen şimdi benim emekli kuyruklarında yaşlılarla havadan sudan konuştuğuma, ben de senin yaşındayken babamla kavga ederdim, plakçılardan albüm çalardım, sokaklarda şarap içerdim, bu hep böyle olmayaccak genç çocuk, sen de yaşlanacaksın ve benim gibi şu dolmuşun merdivenlerini birinin yardımı olmadan çıkamayacaksın', evet o gençlerle çok iyi anlaşan, beyaz saçlı, tombiş amca geçen yıllarının bütün intikamını senden almaya çalışıyor. bunlar acımasız gerçekler, bütün o sevecen görüntüsünün altında bir şeytan yatıyor.
tespit_fanATİK
Birgün takım tutma ruhuna kavuşabilirsem bu takımın Fenerbahçe olacağını tespit ettim..
2 Nisan 2008 Çarşamba
tespit_annem
çoğu şey yanlış gittiğinde durumlardan bihaber annem sığınma noktası oluyor. fakat çaktırmadığımı zannetsem de o herşeyi anlıyor üstüne bi de kendi kurgularını inşa ediyor ve kendi sıkıntının bikaç katını onun suratında görmek, gerçeği yüzüne daha da beter çarpıveriyor. sonra diyorki sen mutlu olduğunda biz de mutlu oluyoruz. (yani mutsuz olduğunda biz de mutsuz oluyoruz) ve bu kısır döngü deva bulmayı hiç kolaylaştırmıyor hatta tam tersi bi etki yapabiliyor...
1 Nisan 2008 Salı
31 Mart 2008 Pazartesi
tespit_nil sendromu
Yıllarca "anne ben evlenmiycem, istemiyorum pilav yapmak" benzeri sayıklamalarla kendisinden ne kadar farklı ve de ne kadar asi bir genç kız olduğumu kanıtlamaya çalıştığım annemi, yeni aldığım yemek kitabı yaptığım yemeklerin ne kadar başarılı olduğuna inandırmaya çalışmamın anlamsızlığını ve daha da önemlisi kaygı vericiliğini tespit ettim. Hatta daha vahim olanı kendimi yemek kitabından tam bir hafta sonra koçtaş'tan anneme telefon açıp el blender'ı mı daha faydalı mutfak robotu mu diye sorarken bulmuş olmamdır.
Bunun nedeni şu sıralar gittikçe popülerleşen entellektüel altın günleri midir yoksa buna ne kılıf uydurmaya çalışsam da hızla ilerleyen biyolojik saat midir merak ediyorum. Önce "istemiyorum pilav yapmak" ardından "sana kek yaptım"... Hepimiz sonunda paşabahçe vitrinine bakıp "ayy ne güzel yemek takımı" diyip, alışveriş merkezinde gördüğümüz elalemin çocuklarına komik suratlar mı yapacaktık!! paniklerdeyim..
Bunun nedeni şu sıralar gittikçe popülerleşen entellektüel altın günleri midir yoksa buna ne kılıf uydurmaya çalışsam da hızla ilerleyen biyolojik saat midir merak ediyorum. Önce "istemiyorum pilav yapmak" ardından "sana kek yaptım"... Hepimiz sonunda paşabahçe vitrinine bakıp "ayy ne güzel yemek takımı" diyip, alışveriş merkezinde gördüğümüz elalemin çocuklarına komik suratlar mı yapacaktık!! paniklerdeyim..
30 Mart 2008 Pazar
tespit_merdivenden geçen kesit
internetin hayatımın özellikle arkadaş çevresine tamamen yayıldığını -hatta vay be bilmem nemle msn'de konuşmaya başladım gibisinden aileye de bulaştığımı- düşünürsem google talk benim hayatımdan bi kesit filmi kıvamında hergün bana kendini gözlemlettiriyor.
hayatında o ara kiminle çok iletişim kuruyosan daha çok gözünün önünde oluyor, o anda erişebilir olmasa bile. bi zaman sürekli iletişimde olduğun/hatta tek geçtiğin insandan kopunca artık bir yerden sonra karşına bile çıkmıyor.
bi de arada gidebilir, yine gelebilir; hayattan kopabilir sonra yine bağlanabilir "sen yine de 'always show'" insanlar da her çeşit listemde baki.
hayatında o ara kiminle çok iletişim kuruyosan daha çok gözünün önünde oluyor, o anda erişebilir olmasa bile. bi zaman sürekli iletişimde olduğun/hatta tek geçtiğin insandan kopunca artık bir yerden sonra karşına bile çıkmıyor.
bi de arada gidebilir, yine gelebilir; hayattan kopabilir sonra yine bağlanabilir "sen yine de 'always show'" insanlar da her çeşit listemde baki.
tespit_gençlik
taksiye bindim bugün uzun da bir yol 'nothing else matters' çalıyodu, kapatiim mi dedi taksici yok dedim kapatma, tüm albümü dinledik yol boyu, kaç yıl geriye gittim. gençliğinde metallica dinlemeyen var mıdır acaba?
26 Mart 2008 Çarşamba
tespit_sigara
sigara yasağının gündemde olması ve alıştırma çalışmaları çerçevesinde, "sigara içilmez" tabelalarının yerini "sigara içilir" tabeları almış. olumsuz anlamlı olarak ezberlenmiş bir işaretin çizgisinin kopartılıp olumlulaştırılması ona baya komik bir görünüm vermiş. nitekim bir zamanlar yasak! tabelasına bakıp sevinen kitlenin yerini otomatik olarak artık yasak-değil! tabelasına sevinecek bir kitle alıyor.
duyduğuma göre ingiltere'de sigara yasağından sonra sigara içenlerdeki azalma yüzde 2'ymiş, dünyada "türk gibi sigara içmek" gibi bir şöhrete sahip bir millet olarak azınlıkların yer değiştirmesi hayal gibi.
duyduğuma göre ingiltere'de sigara yasağından sonra sigara içenlerdeki azalma yüzde 2'ymiş, dünyada "türk gibi sigara içmek" gibi bir şöhrete sahip bir millet olarak azınlıkların yer değiştirmesi hayal gibi.
23 Mart 2008 Pazar
tespit_dil
son zamanlarda şu mantar gibi türemekte olan konut reklamlarından, onların kontrolsüz varlıkları sebebiyle sinir olmam haricinde, reklamları her dinlediğimde başka birşeylerin daha battığını hissettim. isimleri... aynen yazlık biyerde turist çekme niyetiyle ya da yabancı ismin yapacağı sükse sebebiyle türkişingiliş isimler vermeleri gibi, bunlar da çok düşünülmeden, ister istemez size, o koca bina yığınının bir gecekondular topluluğu olduğunu düşündüren, özensizce seçilmiş, hiçbir dile ait olmayan ama ait olduğu sanılan, garip isimler ve yersiz telafuzlara sahipler.. ornek: centro futura, yok bole bişey...
21 Mart 2008 Cuma
tespit_dilenci
şirketlerin (genelde), elemanlarını dilenciler gibi dilendirmekten garipçe bir keyif aldığını farkettim. yok maaş, yok yemek , yok avans derken yıllarca süren bir durummuş... kar edeyim derken, elemanı soğutmak neden. bir beyin kolay yetişmiyor patronlar!
19 Mart 2008 Çarşamba
tespit_imla
benim zamanımda özel isimlere eklendiğinde çekim ekleri yazarken sertleşmeye uğramıyodu, okunurken uğruyodu.
şimdi ya benim zamanım diye bişey var ve dil kuralları bile değişim göstermiş, ya da hiç bi yazar, çevirmen, gazeteci, blogcu vb. ve benzemeyi bu kuralı bilmiyo.
örneğin, okuduğumuzu anladık mı cevap verelim, çünkü terim anlamlarından emin değilim.. ahmet'den kalem istedim, vermedi. ahmet'ten kalem istedim, vermedi.
gibi..
şimdi ya benim zamanım diye bişey var ve dil kuralları bile değişim göstermiş, ya da hiç bi yazar, çevirmen, gazeteci, blogcu vb. ve benzemeyi bu kuralı bilmiyo.
örneğin, okuduğumuzu anladık mı cevap verelim, çünkü terim anlamlarından emin değilim.. ahmet'den kalem istedim, vermedi. ahmet'ten kalem istedim, vermedi.
gibi..
17 Mart 2008 Pazartesi
tespit_estetik
Estetik ameliyat olan bir arkadaşımı görünce yine anladım ki zorla da güzellik olurmuş.
14 Mart 2008 Cuma
tespit_konsantrasyon
Sabahtan beri kütüphanede oturmuş, sadece çalışmaya çalışıyorum, ve tam karşımda oturan kız o kadar dikkatli ve özenli bir şekilde çalışıyor ki, hani anne şeker alabilir miyim diyen çocuk şirinliğinde kıza yaklaşıp 'bunu nasıl başarıyorsun?' demek istiyorum. Ben sabahtan beri internette çılgın atıyorum çünkü, bazen neden kütüphanede olduğumu unuturcasına. Bi ilacı falan var mı ki? Çünkü herhangi bir şeye odaklanıp bölünmeden sadece bir saat olsun çalışabilen insanlara o kadar özeniyorum ki. Bakın ben burdayım yine blog yazıyorum, bunu kapatıp maillerime bakarım, sonra bi kaç blog okurum, azıcık kitap, sonra biraz gazete, çıkar çay içerim utanmadan yoruldum diye. olmaz böyle.
13 Mart 2008 Perşembe
tespit_okuyan türkiye
farkedenler olmuştur, artık önemli toplu taşıma merkezlerinde iki farklı bedava gazete dağıtılıyor. "20dk" ve "gaste". birinci dağıtıcıyı aşıyorsunuz, ikiciyi de ama mutlaka üçüncü kişi,o gaste'yi elinize tutuşturuveriyor (20dk'cılar daha çok çalışmalı, gaste açık ara önde). ilk dağıtım başladığı hafta, otobüse bindiğim anı unutamıyorum. herkes okuyor. hem de kilitlenmiş bir biçimde. ayakta duranı, uyuyanı, şöfor muavini bile. (sadece uyuyan, taciz eden, gaz çıkaran insan görüntülerinden sonra gerçekten cennet gibiydi)şimdilik alıştım bu görüntüye. umarım insanların bu 15 dakkalık bedava gazete keyfi sürer. hemen çıkan bir takım iddialara (sahiplerinin hükümete yakın olması, hükümet yanlısı habercilik vs.) girmiyorum bile.
yarattıkları tek problem, çöp. elime tutuşturulanları refleksle çantaya atıp işe getirip masamda biriktiriyorum ben. bir çok insansa okuduğu yerde bırakıyor. otobüse akşam bindiğinizde bu defa tüm gaste'ler yerde oluyor. dağıtıcılar etraflarındaki topluyor allah'tan ama, otobüs şöforlerinin akşam temizliklerinde "nerden çıktı bu bedava gazete de yaa" serzenişleri geliyor gözümün önüne.
yarattıkları tek problem, çöp. elime tutuşturulanları refleksle çantaya atıp işe getirip masamda biriktiriyorum ben. bir çok insansa okuduğu yerde bırakıyor. otobüse akşam bindiğinizde bu defa tüm gaste'ler yerde oluyor. dağıtıcılar etraflarındaki topluyor allah'tan ama, otobüs şöforlerinin akşam temizliklerinde "nerden çıktı bu bedava gazete de yaa" serzenişleri geliyor gözümün önüne.
12 Mart 2008 Çarşamba
tespittembih_tespittembih
tespittembih gün geçtikçe her yazımı acaba çok mu iclal oldu, ya da amma abarttım, ya da bak bu şöyle yorum alırdı dememe neden oldu...Buna tezim de dahil. Sayenizde hiç iclal bi tez yazamıyorm.teşekkürler. tez dediğin rapor zaten ne iclali di mi.
10 Mart 2008 Pazartesi
tespit_arsız ve enayi
arsız biriyseniz, yanınızda çalışan kişiye her 50 sn'de bir soru sorabilirsiniz. yan masadaki de enayidir ve her 50 sn'de bir cevap verir, hatta 3 dk'da bir yanınıza çağırırsınız gelir.
en sonunda ama herkes aynı cevapla karşılayacaktır sizi. "yeter ama"
en sonunda ama herkes aynı cevapla karşılayacaktır sizi. "yeter ama"
tespit_rahatlık
izmir şehrine her gelenin ağız birliği yapıp "izmirin insanı rahat..." cümlesini tekrar edip durduklarını farkettim şu son zamanlarda. hakkında yorum yapılan biyerin doğduğun yer olması insanın o şehre nötr bakabilmesini engellediği için algıma sığdıramıyor ve bu kabul edilmiş gerçeğe bir neden de döşeyemiyordum "hava-su" hariç. bir nedeni hala yok ama bu sefer sanırım ilk defa ben de farkettim o farkı. belki de izmirliliğimden uzaklaştım, bu yüzden algılayabildim.. her zamanki bisiklet yolculuğu, rüzgar, deniz kokusu vs. ama sonra peynirci zeliha kara, bostanlı çerezcisi, köfteci remzi, emin direksiyon, fırıncı mırıncı.. hayat yavaş, insan hala insan... memleket mi çekti yoksa istanbul beni de mi çarptı bilmiyorum ama dedikleri can çektirecek kadar doğruymuş...
7 Mart 2008 Cuma
tespit_kişisel baskı
Şimdi belki reklama girebilir ama otorite tanıdık silmez diye düşünüyorum, ben tam bir arbys fanatiğiyim ve kendisi şu an da çok az sayıda alışverişmerkezinde varlığını sürdürmekte, işte o nedenledir ki ne zaman natulius a gitsem 'sadakat' gibi ilk yaptığım şey arbys yemek, ama bugün yıllanmış ilişkiler de olduğu gibi yan gözle hemen yanında ki taze makarna yapan apetitoya gizli gizli bakarken buldum kendimi, yine aldım arbys menümü ama bu son gidişlerim de hep bir başka yemeklere bakarken buluyorum kendimi ve bunun nedeni arbys'in tadını artık sevmiyo olmam falan değil, ilk gün ki kadar güzel ama kendime kurduğum bu baskı ilişkimizde zedelenmelere neden oluyor, bugün teori de de olsa bu bakışmalarla arby's i aldattım, canım apetito çekti ama kaç yıllık aşk işte... öyle kolay silinip atılamaz ki.
tespit_heyecanlanmak
yaptigim şey beni heyecanlandiriyosa her zaman iyi bisi yapiorum demek midir emin olamiyorum, kesin konusmak istemiorm, ama eger yaptigim iş beni heyecanlandiriyosa gercekten dooru işi yapio oldugumu hissettigimi tespit ettim.
6 Mart 2008 Perşembe
tespit_martılar
farkettiniz mi bu ara martılar küçük ve pamuk gibi, yeni çıkmışlar yumurtadan:) bi sürü var bunlardan. romantize etmiyorum. bu doğru.
4 Mart 2008 Salı
tespit_bahar depresyonu
depresyona girmek eşittir yarım saate bir gmaile girmek on beş dakikada bir facebooka girmek, arada hep yemek, yorulunca uyumak.
2 Mart 2008 Pazar
tespit_+18
Tv de çocukların izlememesi gereken programların yanında anne babaların da izlememesi gereken programlar olduğunu tespit ettim.örneğin Oks Anneleri ya da Arka Sıradakiler türü programları ebeveynler kesinlikle izlememeli, psikolojileri bozulabilir.Gençlikle ilgili yapımlar Küçük Emrahın Yasak Sokaklar filmi havasından ne zaman kurtulacak acaba.
1 Mart 2008 Cumartesi
tespit_patron
kendi kendimin patronu olmam gerektiğinde, hiçbir patronuma duymadığım nefret kabarıyor kendime karşı(patrona). Patron olarak da çalışanımı işten atasım var, ama torpilli atamıyorum da. kardeşten yakın bana.
27 Şubat 2008 Çarşamba
tespit_cep telefonlarının kulaklıkları
evet sağlıklı bişey telefonda kulaklık kullanmak ama uzaktan şizoid durduğu da açık, bugün başıma gelen şey mesela;
arkamdan yürüyen kadın bilge bilge der, dönüp baktığımda saçlarının arasına gizlenmiş kulaklığı hemen farkedemem, sonra kadın naber der ben de çıkaramadım gibi aptal durumuna düşürücü bi laf ederim kadın ben yokmuşum gibi konuşmaya devam eder, kulaklığı farkeden ben de hay allah der evime giderim.
arkamdan yürüyen kadın bilge bilge der, dönüp baktığımda saçlarının arasına gizlenmiş kulaklığı hemen farkedemem, sonra kadın naber der ben de çıkaramadım gibi aptal durumuna düşürücü bi laf ederim kadın ben yokmuşum gibi konuşmaya devam eder, kulaklığı farkeden ben de hay allah der evime giderim.
tespit_sokak taşları
Bununla ilgili daha öncede yazmıştım ama gerçekten garip, Kadıköydeki sokaktaki taşları yaklaşık iki aydır değiştiriyorlar ve artık buna söylenmekten sıkıldım, eskiye göre yeni olduğu için tabi ki daha az kırık ve çukur var, bir de Türkiye'nin genel sorunu olan yapılan işi tam anlamıyla bitirememe çukurları, bunlara da tamam, ama bugün de şunu gördüm çok şaşırdım, benim sokağım gayet dikdörtgen taşlara döşenmiş ama bir alt sokakta bir kare bir çapraz şeklinde bir desen var onun altındaki sokaksa sadece kare ve bir sonra ki yine dikdörtgen, sokaklar arasında bir hiyerarşi mi var bilmyorum, ama en iyilerden biri benim sokağım olduğu için şimdilik daha fazla söylenmiyorum.şakınım sadece.
25 Şubat 2008 Pazartesi
24 Şubat 2008 Pazar
tespit_otobüs durakları
gece otobüsler nereye kaçıyorlarsa artık, otobüs durakları o kadar güzel görünüyolar ki, özellikle Kadıköy'de balona yakın olan durak, korkmasam saatlerce otururum öyle. Sahi nereye gidiyolar geceleri bilen var mı?
tespit_karışık teknik
bazı sergilerde eserlerin yanında karışık teknik yazıyor ya, ben çok anlıyomuşum gibi tekniklerden iyice incelemeye koyuluyorum acaba hangi teknikleri kullanmış diye, evet çok saçma ama düşündüm de eğer bunu benim gibi yapan kişi sayısı çoksa böyle bi yazı koymasınlar tembihim o ki, hem banane, önemli olan sanat değil mi sonuçta, teknik de neyin nesi.
23 Şubat 2008 Cumartesi
tespit_Martılar
Martıların, denizlerin sokak çocukları olduklarını yeniden tespit ettim bugün. Çok yaşa Can Yücel!!
22 Şubat 2008 Cuma
tespit_özgüven
çocuklukta gelişip yerleşen bişey bu özgüven sonradan terapistlere minyondolarlar döksen zorla olmayan bişey. O yüzden bu da tembih, yarın bi gün çocuğunuz olursa, yaptığı şeyleri tebirk ve teşvik edin, bi de sanatsal ya da sportif bişi yapmaya kalkarsa ki bu motorsiklet yarışcısı olucam ben bile dese korkmayın, olan olsun. ( bu tembih kısmını yazarken kendimi hep anane gibi hissediom nedense)
20 Şubat 2008 Çarşamba
tespit_engellenemez kin kusma isteği
Çok pis kinci bir insanım. Bazen birşey düşünürken, biriyle konuşurken gözlerim parlıyor, içimde inanılmaz yoğun hatta sancılı bir istek duyuyorum, ağzımdan çok kötü şeyler çıkacak oluyor. "Ama sen de şöyle, böyle yapmıştın.. ben o zaman çok kırılmıştım" diye yüzüne vurmak ya da kahkahalar atıp "nasssılmııııııış" demek istiyorum. Neyseki yavaş yavaş derin bir nefes alıp insan gibi davranmayı öğreniyorum.. o da yalnızca gerçekten sevdiğim insanlara.
tespit_yan çizme
sevmediğim işlerin altına girsem de kendimi hep sevdiğim şeyleri yaparken buluyorum.
tespit+tembih_praha
guzelmis.. yasamak deil ama gezmek gormek: kuytu bi kafede cek muzigi esliginde kahvalti etmek, charles bridge'den yurumek, kuru soguga ragmen, karsiya bakmak, yukari, saga, sola bakmak, tramvaya binmek, icerdeki ispanyollarin israrlarina dayanamayip restorana girmek, butun asit salgilarini unutup absinth icmek, kaleden asagi yururken kameraya poz vermek gerek..
18 Şubat 2008 Pazartesi
tembih_kar icin istanbul valiliginden
diyor ki valilik karda kucuk adimlarla ve ellerinizi cebinize sokmadan yuruyunuz...
15 Şubat 2008 Cuma
tespit_okumak
sabahtan beri epey de zorlanarak okumaya çalışıyorum ve niye bu kadar yorulduğumu sonunda şu cümleyle anladım.
'Ayna evresi klonlaşmada öznenin ideal alter egosundaki narsistik ve bellek dışı (immemoriale) düşsel projeksiyon yüzünden bir imge aracılığıyla gerçekleşmek durumundadır. '
ya çeviri kötü ya ben yeterince okumuyorum ya da höh! üç cümlede anlatsaymış bunu da anlamak için defalarca okuyup okuyup moron gibi hissetmeseymişim iyiymiş.
'Ayna evresi klonlaşmada öznenin ideal alter egosundaki narsistik ve bellek dışı (immemoriale) düşsel projeksiyon yüzünden bir imge aracılığıyla gerçekleşmek durumundadır. '
ya çeviri kötü ya ben yeterince okumuyorum ya da höh! üç cümlede anlatsaymış bunu da anlamak için defalarca okuyup okuyup moron gibi hissetmeseymişim iyiymiş.
13 Şubat 2008 Çarşamba
tespit_yerli dizi kıvamında haberler.
bir süredir sinirlerim bozuluyor diye sabahları vapur gazete keyfime son vermiştim, tv de izlemiyorum zaten yani fişi çekmiştim bi süredir. Bugün hadi okuyayım ne oluyor ne bitiyor dedim, aynen ilk bölümünü izlediğiniz yerli dizinin onbeşinci bölümünü izlediğinizde hiçbir zorlanma olmadan konuyu kavradığınız gibi bize aktarılan haberlerin naifliği. Medyanın yaptığı şebeke suyuna sakinleştirici atmak gibi. Ne diyelim saolsunlar bu hali bile mide bulandırıcı.
tespit_re_ergenlik
22-26 yaş arasının ikinci bir ergenlik durumu olduğunu tespit ettim, ya da olgunluğa geçiş siz ne demeyi seçerseniz artık. Çünkü bu yaş sivilceler yerine erkeklerde saç dökülmeleri, kadınlarda selülit ve göz altı çizikleriyle fiziksel olarak kendini göstermeye başlıyor, ve bu dönem okul bitti hemen şu işe gireyim diye başlanmış bir işten memnun olmama ama aynı zamanda ne yapsa tatmin olmama ve sürekli sıkılmalarla geçiyor. Yine bu yaşlarda aileler de ciddi hastalıklar alarm veriyor. Deri değiştiren bir yılanın canı acıyo mudur acaba? neyse . Bu ikinci ergenlik döneminde bir de henüz ne olduğu belli olmayan ya da hiç olmayan, olma ihtimali bile olmayan hayat arkadaşı durumları kafayı karıştırıyor. Yalnız ölmekten korkuyorum sözleri duyar oluyorum. Çabucak 30 olasım var özetle.
12 Şubat 2008 Salı
tespit_ustune gelmek
sokaga cikiyorum, sagima bakiorm vitrinler, yeni eski, gerekli gereksiz, guzel cirkin, kucuk buyuk, suslu sussuz, teknolojik mekanik,...vb. esya, yemek, icecek, atistirmalik birseylerin, son model seylerin gozume gozume sokuldugunu, surekli insanin satin alma/para harcama gudusunu tetikleyici seylerin altinda ezilmek uzere oldugumu tespit ettim.
11 Şubat 2008 Pazartesi
tespit_2008
çevremdeki herkes biraz gergin çokca ağlamaklı ve telaşlı, 2008 çift sayı diye çok güvendik ondan oldu bunlar ya da yaşımız gereği bu mutsuzluk...havalardan şekerim de diyebilirim mesela.
8 Şubat 2008 Cuma
tembih_tespittembih
sevgili tespittembih yazarları bundan sonra yazılarımızı tag'lemeye gayret edersek ve hatta kendi nickimizi de taglersek budan sonra mesela sadece enola is gay'in yazdıklarını okumak isteyen biri onu aratır ve bulur. teşekkürler. iyi günler.
tembih_
sıkıntının ne demek olduğunu bgn bir daha öğrendim, sakın ama sakın özellikle de işteyken, 2 dakika ara ile facebook mesajlarınıza ya da mail inbox'ınıza bakmayın, çünkü hiç bir zaman benimki gibi ziraat bankası tadındaki gelen kutusunda şöyle bir mail ile karşılaşılmıyor; "bu akşam bi kahve içmeye ne dersin?"
oysa ki,
so, of course, you were supposed to call me tonight
you were supposed to call me tonight
we would have gone to the cinema
and, after, to the restaurant, the one you like in your street
we would have slept together, have a nice breakfast together
and then a walk in a park together, how beautiful, and then
you would have said "i love you" in the cutest place on earth
where some butterflies are dancing with the fairies
i would have waited like a week or two
but you never tried to reach me
no, you never called me back
you were dating that bleach-blonde girl
if i find her, i swear, i swear....
oysa ki,
so, of course, you were supposed to call me tonight
you were supposed to call me tonight
we would have gone to the cinema
and, after, to the restaurant, the one you like in your street
we would have slept together, have a nice breakfast together
and then a walk in a park together, how beautiful, and then
you would have said "i love you" in the cutest place on earth
where some butterflies are dancing with the fairies
i would have waited like a week or two
but you never tried to reach me
no, you never called me back
you were dating that bleach-blonde girl
if i find her, i swear, i swear....
7 Şubat 2008 Perşembe
tespit_bana
en çok tespiti (ve yoğunluklu olarak negatif olanları) kendi üzerimde yaptığımı ve bunun da dışarıda olan biteni görmemi çok ciddi bi biçimde engellediğini tespit etmekle beraber durumu tersine çevirme konusunda hiçbir icraat da gösteremedim hala.
tembih_koş yoksa düşersin
bu bir reklam sloganı ama içime işlemiş sanki ya çok çalışıyorum sabahlar olmuyor ya da hiç ama hiç. tehlikeli.
3 Şubat 2008 Pazar
tespit_ben
en çok beni merak ediyorum, vır vır da anlatıyorum ama...bunca tespitin arasında ben kimim ki acabayı tespit edemiyorum.ya da neyim. ya da herneyse.
işte bunu çok sevdim o yüzden
ŞİİR VE KADAVRA
1. Perşömen kağıtlar okunduğunda, kıvrıktırlar; şiirin ve
2. kadavranın içi açılmamıştır, insan insanın hiç.
Ece AYHAN
işte bunu çok sevdim o yüzden
ŞİİR VE KADAVRA
1. Perşömen kağıtlar okunduğunda, kıvrıktırlar; şiirin ve
2. kadavranın içi açılmamıştır, insan insanın hiç.
Ece AYHAN
tespit_arkadaş ayağı(apa style)
nasıl gireceğimi bilemediğim bi şekilde bazı insanların hayatında sevgili mi (ya da potansiyeli mi) arkadaş mı bilemedikleri bi insanlarının olmadığını tespit ettim. aynı zamanda bu cümleyi ..olduğunu tespit ettim diye de kurabilirdim. (evet zaten "bazı" sözcüğü böyle durumlar için kullanılır.)
bu insanlar, bu bazı insanların hayatlarında çeşitli şekillerde yer alabilirlermiş bunu da tespit ettim. bu insanlar eski yürümeyen bi ilişkinin hayatına bıraktığı süper bir dost da olabilir, ya da bu dediğimiz boyuta dostluktan da zıplamıştır. arkadaş, hatta dost diyerek pekiştirilebilinecek olan bu sıfatlaştırdığımız kelimenin sahibi insanın hayatımıza nasıl girdiğini herkesin bildiğini varsayarak, karşı cinsten bi insandan en yakın arkadaş yapabilmeyi de atlayarak konuyu irdelemeyi de geçerek sonuca gelirsek; ben bu insanların varlığının hakkımızda hayırlı mı hayırsız mı olduğunu çözemedim.
bence, bu en olmasa da yakın ama genelde bi en yakın arkadaşlığın aslında resmen arkadaşlık adı altında yürümesinin insanların kafalarında yarattıkları ya da yaratmak istemedikleri sevgili kavramları/ön kararları/ilişkiler hakkındaki önyargıları yüzündendir. sonunda yaşanan şeye aslında ilişki de denmiyor, iki taraf da birbirinde istemedikleri özellikleri gördüğünde zaten sadece arkadaşım bana ne de diyebilir, zaten hiç bakmayıp görmeye de bilir, zaten belki de en yakın arkadaş olma safhasında bütün elemeleri geçmiş insan olarak o istemediğin özellikler asla karşına çıkmayabilir. ki bu ilişkimsi arkadaşlık, arkadaşımsı ilişki safhasında sürekli böyle bir beklenti içine girer insan, ne zaman bi tarafımda patlicak diye. ama aslında o seni hiç bi zaman hayal kırıklığına uğratamaz çünkü o zaten o yüzden en iyidir, zaten sendeki kredileri boldur. "ben ilan edilcek sevgili tarafından kıskanılmak istiyorum", ya da "erkek arkadaşımın astronot olmasını istiyorum" gibi basitinden isteklerle kendine ilişki arar insan. hatta insanın kendi gibi olandan hoşlanmadığına dair de ismini vermediğim bi yazarın yazısını okumuşluğum da vardı. bazen de insan kendi vereceği tepkiden korkabilir ve yaşadığından kaçmak isteyebilir, ya da bazen öyle olması gerekebilir.
insanlar sevgili sıfatını yapıştırdığı insandan çok fazla şey beklemekte, sevgili sıfatını bahşettiği insan söz konusu olunca da kendini fazla sorumluluk sahibi hissetmekte.. bunun bi kaçışı olarak da çok sevdiği insandan dost, çok hoşlandığı insanı da sevgili yapabilir insan kendine. olabilir böyle şeyler gençlikte gözlemlediğimiz hareketler. tespitime geldiğimde kızların olayı daha duygusal olarak ele alıp beklediği ilişkiyi yaşayamacağına inancından duygusuzca parantez içinde yaşadığı ilişkiyi harcadığını; erkeklerin mantıklı olarak yaklaşıp, mantıksızca yaşamak istemediği ilişkilerden, edinmek istemediği sorumluluklardan, bazen de sadece ilişki kelimesinden kaçtığı için kolaya yöneldiğini belirtmek isterim. şu yaşıma kadar fazla duygusal insanlar, ya da sevdim mi tam severim tipli insanların karşıdakinden ya da kendisinden korkup da hissiyatlardan kaçtığını gözlemlemiş bulunuyorum.
filmin başında sarfettiğim cümleyi filmin ortasının sonunda tekrar sarfetmek istiyorum, evet, ben bu insanların varlığı hakkımızda hayırlı mıdır değil midir bilemedim. bu insanlar, hayatımızda yaşadığımız ilişkilerin katlanabilirlik çıtasını yükseltiyorlar. ne olursa olsun, hiç bir astronotla aynı iletişimi gerçekleştiremiyo olabilirsin. astronot yüzüne bakıp ne hissettiğini her anlayamadığında aklına o gelir. bazen düşünürsün, o burda olsaydı benim uzaybilimle işim olur muydu. bazenden de fazla onunla her konuştuğun kere kadar kendini sadakatsiz hissedersin. çünkü o en yakındır ve en iyidir.
büyüdüğümüzde daha iyi (iyi derken bi çok sıfat barındırdım aslında içinde) seçimler yapabileceğimizi tespit ettim, siz etmedinizse tembih ediyorum, büyüyün. ama yavaş.
bu insanlar, bu bazı insanların hayatlarında çeşitli şekillerde yer alabilirlermiş bunu da tespit ettim. bu insanlar eski yürümeyen bi ilişkinin hayatına bıraktığı süper bir dost da olabilir, ya da bu dediğimiz boyuta dostluktan da zıplamıştır. arkadaş, hatta dost diyerek pekiştirilebilinecek olan bu sıfatlaştırdığımız kelimenin sahibi insanın hayatımıza nasıl girdiğini herkesin bildiğini varsayarak, karşı cinsten bi insandan en yakın arkadaş yapabilmeyi de atlayarak konuyu irdelemeyi de geçerek sonuca gelirsek; ben bu insanların varlığının hakkımızda hayırlı mı hayırsız mı olduğunu çözemedim.
bence, bu en olmasa da yakın ama genelde bi en yakın arkadaşlığın aslında resmen arkadaşlık adı altında yürümesinin insanların kafalarında yarattıkları ya da yaratmak istemedikleri sevgili kavramları/ön kararları/ilişkiler hakkındaki önyargıları yüzündendir. sonunda yaşanan şeye aslında ilişki de denmiyor, iki taraf da birbirinde istemedikleri özellikleri gördüğünde zaten sadece arkadaşım bana ne de diyebilir, zaten hiç bakmayıp görmeye de bilir, zaten belki de en yakın arkadaş olma safhasında bütün elemeleri geçmiş insan olarak o istemediğin özellikler asla karşına çıkmayabilir. ki bu ilişkimsi arkadaşlık, arkadaşımsı ilişki safhasında sürekli böyle bir beklenti içine girer insan, ne zaman bi tarafımda patlicak diye. ama aslında o seni hiç bi zaman hayal kırıklığına uğratamaz çünkü o zaten o yüzden en iyidir, zaten sendeki kredileri boldur. "ben ilan edilcek sevgili tarafından kıskanılmak istiyorum", ya da "erkek arkadaşımın astronot olmasını istiyorum" gibi basitinden isteklerle kendine ilişki arar insan. hatta insanın kendi gibi olandan hoşlanmadığına dair de ismini vermediğim bi yazarın yazısını okumuşluğum da vardı. bazen de insan kendi vereceği tepkiden korkabilir ve yaşadığından kaçmak isteyebilir, ya da bazen öyle olması gerekebilir.
insanlar sevgili sıfatını yapıştırdığı insandan çok fazla şey beklemekte, sevgili sıfatını bahşettiği insan söz konusu olunca da kendini fazla sorumluluk sahibi hissetmekte.. bunun bi kaçışı olarak da çok sevdiği insandan dost, çok hoşlandığı insanı da sevgili yapabilir insan kendine. olabilir böyle şeyler gençlikte gözlemlediğimiz hareketler. tespitime geldiğimde kızların olayı daha duygusal olarak ele alıp beklediği ilişkiyi yaşayamacağına inancından duygusuzca parantez içinde yaşadığı ilişkiyi harcadığını; erkeklerin mantıklı olarak yaklaşıp, mantıksızca yaşamak istemediği ilişkilerden, edinmek istemediği sorumluluklardan, bazen de sadece ilişki kelimesinden kaçtığı için kolaya yöneldiğini belirtmek isterim. şu yaşıma kadar fazla duygusal insanlar, ya da sevdim mi tam severim tipli insanların karşıdakinden ya da kendisinden korkup da hissiyatlardan kaçtığını gözlemlemiş bulunuyorum.
filmin başında sarfettiğim cümleyi filmin ortasının sonunda tekrar sarfetmek istiyorum, evet, ben bu insanların varlığı hakkımızda hayırlı mıdır değil midir bilemedim. bu insanlar, hayatımızda yaşadığımız ilişkilerin katlanabilirlik çıtasını yükseltiyorlar. ne olursa olsun, hiç bir astronotla aynı iletişimi gerçekleştiremiyo olabilirsin. astronot yüzüne bakıp ne hissettiğini her anlayamadığında aklına o gelir. bazen düşünürsün, o burda olsaydı benim uzaybilimle işim olur muydu. bazenden de fazla onunla her konuştuğun kere kadar kendini sadakatsiz hissedersin. çünkü o en yakındır ve en iyidir.
büyüdüğümüzde daha iyi (iyi derken bi çok sıfat barındırdım aslında içinde) seçimler yapabileceğimizi tespit ettim, siz etmedinizse tembih ediyorum, büyüyün. ama yavaş.
tespit_masumca
insanlar mezun olunca facebookta şöyle şeyler dönüyo; ve sonunda mimarım, yeni nesil avukatlar grubu, artık ben de doktorum...Ya ben kelimelerin altında ezilme korkusuyla hiç bir zaman şuyum buyum diyemiyorum ve diyemeden ölücem. O kelimeler beni döverse korkusu var bende, ya da bunu söyleyivermek aslında gayet masum bir mezuniyet heyecanı ben abartıyorum.
tembih_bir albüm
bu albümü çok sevdim.ama çok. sevgilisinden yeni ayrılanlara 'eternal sunshine of the spotless mind' nasıl tavsiye edilmezse, hafif bulutlu bu günlerde yalnız yalnız evde oturanlara bir o kadar tavsiye etmiyorum bu grubu: tijuana mon amour broadcasting inc.
tespit_temizlik
bir nefes alıp bütün kötü duyguları (bana ait olmayanları da) bir çırpıda temizlesem diyorum bazen. sonra cok şey istiyosun saçmalama hem sanane isteyen kötü duygusyla yaşar gider istemeyen de gün gelir kurtulur zaten diyorum. böyle.
31 Ocak 2008 Perşembe
tespit_mimarlar odası(mız)
birkaç gün önce Mimarlar Odası İstanbul Şubesi seçimleri oldu, ve çoğumuzun tanıdığı isimler hükümet yanlısı şeklinde yansıtıldı, eğer bu seçimi bu şekilde -saptırılmış bir bilgi ile- kazandılarsa. bravo! bir taraftan da Mimarlar için mimarlık grubu daha genç bir nesil olduğu ve bizim gibi birçok kişi mimarlar odasına olan kırgınlık ya da kızgınlık nedeniyle üye bile olmadığı için bu seçimde sonuç bu oldu...ama buna güvenmeleri yanlış olur. bu son seçim değil. yazılanlarsa gerçekten üzücü. Mimarlar için mimarlık grubu adı üstünde işte tespit edilecek bişey yok 'mimarlar' içindir, ve bunu anlamaları bile zor anlaşılan.
başka bişey daha eklemek istiyorum. Sizin bir odanız yok mu kuzum diye sorup duran diğer meslekten arkadşlarımın karşısında, var daaaa... deyip kalmamı biraz anlatır gibi,
Yazar Hasan Ali Toptaş konuğumuz. İstanbul’u hiç bilmem, diyor. Ne yapsak diyorum eşime, nereye götürsek. Eve yakın Kanlıca’ya gidiyoruz. Boğaz, dar bir açıdan da olsa görülüyor. Kalabalık. Masalar sıkış tıkış. Masaların önünde banklar. Bankları ötelemiş kafeler. Paran yoksa denize bakmayacaksın İstanbul’da. Çay kokusu, kaşarlı tost, Kanlıca yoğurdu… İstanbul bir garip. Utanıyorum Hasan Ali’den. İstanbul bir görev gibi omuzlarıma binmiş. Çarpık yapılaşmadan söz açılmasa bari diyorum, mimar olunca sıkılıyor insan. (Sıkışırsam Kadir Topbaş’tan laf açarım, o da mimar, paylaşırız bu görevi.) Ne Kongre Vadisi'yle halka kapatılmak istenen Harbiye’den, ne turizm amacıyla halka kapatılacak olan Galataport’tan, ne otel ve iş merkezleriyle halka kapatılacak olan Haydarpaşa Limanı’ndan, olası raylı toplu taşımacılığını halka kapatan 7 Tepe 7 Tünel projesinden, ne soylulaşma adına Sulukule Kasımpaşa sırtlarına yapılmak istenen Osmanlı Evleri’nden, Bağdat Caddesi’ne dikilecek yeni gökdelenlerden ve başka başka gökdelenlerden konuşmak istemiyorum. Yazarın, “Bin Hüzünlü Haz” romanını konuşmak istiyorum. Bir kent masalı bu roman. Tanrısal bir gözle kentteki her evi, evin içini gören, olduğu gibi anlatan; “…Ola ki parça parça bakıldığında her şehre benzediği için genel görünümüyle hiçbir şehre benzemeyen bu şehrin bir semtinden bir semtine gidilirken her defasında parçalanmışlıktan doğan bir boşluğa, ama topraktan bile destek almayan, derin ve tüyler ürpertici bir boşluğa düşülüyordu da, minibüsler, otobüsler ve otomobiller, ablak suratlı kamyonlarla birlikte oralarda vınlaya vınlaya, kan ter içinde, tepinip duruyorlardı.”, (sayfa: 33-34). Bin hüzünlü bir hazdır İstanbul’da yaşamak. Sürekli bir kıvranma, sanki hepimizin eli karnında, sırtımızda kambur. Bu yüzden görmüyoruz birbirimizi. Hep yola bakıyoruz. Behiç Ak’ın dediği gibi bir koridorda yaşıyoruz. Üstümüzde beyaz bir çarşaf, ayaklarımız yere değmiyor. Koridor karanlık.
başka bişey daha eklemek istiyorum. Sizin bir odanız yok mu kuzum diye sorup duran diğer meslekten arkadşlarımın karşısında, var daaaa... deyip kalmamı biraz anlatır gibi,
Yazar Hasan Ali Toptaş konuğumuz. İstanbul’u hiç bilmem, diyor. Ne yapsak diyorum eşime, nereye götürsek. Eve yakın Kanlıca’ya gidiyoruz. Boğaz, dar bir açıdan da olsa görülüyor. Kalabalık. Masalar sıkış tıkış. Masaların önünde banklar. Bankları ötelemiş kafeler. Paran yoksa denize bakmayacaksın İstanbul’da. Çay kokusu, kaşarlı tost, Kanlıca yoğurdu… İstanbul bir garip. Utanıyorum Hasan Ali’den. İstanbul bir görev gibi omuzlarıma binmiş. Çarpık yapılaşmadan söz açılmasa bari diyorum, mimar olunca sıkılıyor insan. (Sıkışırsam Kadir Topbaş’tan laf açarım, o da mimar, paylaşırız bu görevi.) Ne Kongre Vadisi'yle halka kapatılmak istenen Harbiye’den, ne turizm amacıyla halka kapatılacak olan Galataport’tan, ne otel ve iş merkezleriyle halka kapatılacak olan Haydarpaşa Limanı’ndan, olası raylı toplu taşımacılığını halka kapatan 7 Tepe 7 Tünel projesinden, ne soylulaşma adına Sulukule Kasımpaşa sırtlarına yapılmak istenen Osmanlı Evleri’nden, Bağdat Caddesi’ne dikilecek yeni gökdelenlerden ve başka başka gökdelenlerden konuşmak istemiyorum. Yazarın, “Bin Hüzünlü Haz” romanını konuşmak istiyorum. Bir kent masalı bu roman. Tanrısal bir gözle kentteki her evi, evin içini gören, olduğu gibi anlatan; “…Ola ki parça parça bakıldığında her şehre benzediği için genel görünümüyle hiçbir şehre benzemeyen bu şehrin bir semtinden bir semtine gidilirken her defasında parçalanmışlıktan doğan bir boşluğa, ama topraktan bile destek almayan, derin ve tüyler ürpertici bir boşluğa düşülüyordu da, minibüsler, otobüsler ve otomobiller, ablak suratlı kamyonlarla birlikte oralarda vınlaya vınlaya, kan ter içinde, tepinip duruyorlardı.”, (sayfa: 33-34). Bin hüzünlü bir hazdır İstanbul’da yaşamak. Sürekli bir kıvranma, sanki hepimizin eli karnında, sırtımızda kambur. Bu yüzden görmüyoruz birbirimizi. Hep yola bakıyoruz. Behiç Ak’ın dediği gibi bir koridorda yaşıyoruz. Üstümüzde beyaz bir çarşaf, ayaklarımız yere değmiyor. Koridor karanlık.
30 Ocak 2008 Çarşamba
tespit_mitingler
Dün akşam bir arkadaşım ebeveynlerinin televizyonda şu "Biz Kaç Kişiyiz?" miting görüntülerine bakarken, "Neden gençler bunlara gitmiyor?" diye sorduklarını anlatıyordu ki, bu soru üzerine ailesine verdiği cevabı aklıma getiriverdi Perihan Mağden'in dün Radikal'de çıkmış olan yazısı.
Neden 19 Ocak'ta Osmanbey'e gidiyoruz ama neden cumhuriyet mitinglerine ya da AKP Kazlıçeşme Mitingi'ne gitmiyoruz sorularına cevaben biraz da:
"Bu korkular yok olursa, bu meselelerimizi halledip de Umacı Egemenler statülerinden çıkartırsak, NOLUR MEMLEKETİMİZİN HALİ SONRA?
Es kaza, hakiki demokrasi olmak zorunda filan kalırız. Korkularımız kadarız. Burası: Türkiye Korku Tipi Cumhuriyeti zira.
Dolayısıyla Kürt Meselesi'ne böylesine yaklaşan AK Parti ve şimdilerdeki kader ortağı MHP'yle; Türban Meselesi'ne böylesine yaklaşan Büyük Tabanlı Laikçi Cephe'nin birbirinden pek bir farkı yok. Söylemleme Teknikleri açısından.
Duruşsuzluk kapısından.
Her 2 taraf da koordinatlarımızı belirleyen Korkunun Bekçileri. Her 2 taraf da varlığını bu korkulara, bu korkuların devamlılığına borçlu. "
Neden 19 Ocak'ta Osmanbey'e gidiyoruz ama neden cumhuriyet mitinglerine ya da AKP Kazlıçeşme Mitingi'ne gitmiyoruz sorularına cevaben biraz da:
"Bu korkular yok olursa, bu meselelerimizi halledip de Umacı Egemenler statülerinden çıkartırsak, NOLUR MEMLEKETİMİZİN HALİ SONRA?
Es kaza, hakiki demokrasi olmak zorunda filan kalırız. Korkularımız kadarız. Burası: Türkiye Korku Tipi Cumhuriyeti zira.
Dolayısıyla Kürt Meselesi'ne böylesine yaklaşan AK Parti ve şimdilerdeki kader ortağı MHP'yle; Türban Meselesi'ne böylesine yaklaşan Büyük Tabanlı Laikçi Cephe'nin birbirinden pek bir farkı yok. Söylemleme Teknikleri açısından.
Duruşsuzluk kapısından.
Her 2 taraf da koordinatlarımızı belirleyen Korkunun Bekçileri. Her 2 taraf da varlığını bu korkulara, bu korkuların devamlılığına borçlu. "
tespit_itiraf
bu aralar ne okusam katıldığımı tespit ettim. ya öylesine şanslıyım ki gerçekten doğru düzgün şeyler okuyorum son zamanlarda ya da öyle şapşallaştım ki herşeyden etkileniyorum..
29 Ocak 2008 Salı
tespit_ev ödevi
"Her çocuk er geç aynı şeyi yaşar: Bir zaman gelir, onun için ev olmaktan çıkar ev. Ne erken çocuklukta olduğu gibi keşfedilecek bir dıştır artık, ne de dış dünyaya karşı sığınılacak bir iç. Tam olarak ne zaman yaşarız bunu: Evin dışarıya karşı bir sığınak olduğu kadar bir engel de olduğunu fark ettiğimiz an mı? Evin geçici, ana babamızın güçsüz, ölümlü olduğunu sezdiğimiz an mı? Yoksa evin bize bir iç dünya bağışlarken aynı zamanda büyük bir iç sıkıntısı da verdiğini, bir iç dünyası olmanın bedelinin bu iç sıkıntısı olduğunu fark ettiğimiz an mı?"
Nurdan Gürbilek Ev Ödevi kitabında tespit etmiş bunu, ben de kendim için geçerli olduğunu tespit ettim.
Nurdan Gürbilek Ev Ödevi kitabında tespit etmiş bunu, ben de kendim için geçerli olduğunu tespit ettim.
tespit_gece-gündüz
gece karanlığında isyankar, gündüz güneşinde (özellikle güneşinde), 8 saat önce isyan ettiğim aynı düzenin içinde memnun bir kişilik olduğumu ve saatle tanımlanacak kadar kısa zamanlar önce alınmış kararların hiçbirini uygulayamadığımı tespit ettim.
tespit_ana yüreği_tembih
annesiyle çocukluğu kavga halinde;
anne arslan: alla sana da senin gibi çocuklar versin işala.
kız arslan: amin!
gibi tartışmalarla dolu, tartışma olmadığı zamanlarda;
anne arslan: annelerin bedduası saylanmaz.
şeklinde barışmalarla geçen bi kız çocuğu olarak, anneyle arkadaş olmaya başladığın senelerde annenin kalbinden senin için içinden geçenin olduğunu; daha da çoğunlukla senin için istemediğinin olmadığını tespit ettim.
tembihim şudur ki, eğer bi yanlış içindeyseniz ve bunun yanlış olduğunu da hissediyorsanız annenizle paylaşmayınız, düzeltiniz, düzeliniz. ya da artık çağ böyle annecim gibisinden annenin sinirlerini törpülemeye çalışmayınız, susunuz. eğer bir erkek arkadaşınız varsa ve sizin ya da onun bi yanlışı varsa annenize bahsetmeyiniz. ya sizin o ilişkideki hal ve tavrınızdan rahatsız oluyodur, ya da karşınızdakinin size yaramicağını düşünüyodur. ve anne yüreğidir dayanamıyodur ve ilişkiniz rampayı bitirip düzlüğe varamadan, siz ya da o düzelmeden bitiyodur.
mesela biz dün gece annemle 'bıçak sırtı' izliyorduk, annemin gözlerindeki 'mehmet' gibi bir damat adayının parıltısını gördüm. anneme sesleniyorum;
'madem sen bozdun, sen düzelt!'
anne arslan: alla sana da senin gibi çocuklar versin işala.
kız arslan: amin!
gibi tartışmalarla dolu, tartışma olmadığı zamanlarda;
anne arslan: annelerin bedduası saylanmaz.
şeklinde barışmalarla geçen bi kız çocuğu olarak, anneyle arkadaş olmaya başladığın senelerde annenin kalbinden senin için içinden geçenin olduğunu; daha da çoğunlukla senin için istemediğinin olmadığını tespit ettim.
tembihim şudur ki, eğer bi yanlış içindeyseniz ve bunun yanlış olduğunu da hissediyorsanız annenizle paylaşmayınız, düzeltiniz, düzeliniz. ya da artık çağ böyle annecim gibisinden annenin sinirlerini törpülemeye çalışmayınız, susunuz. eğer bir erkek arkadaşınız varsa ve sizin ya da onun bi yanlışı varsa annenize bahsetmeyiniz. ya sizin o ilişkideki hal ve tavrınızdan rahatsız oluyodur, ya da karşınızdakinin size yaramicağını düşünüyodur. ve anne yüreğidir dayanamıyodur ve ilişkiniz rampayı bitirip düzlüğe varamadan, siz ya da o düzelmeden bitiyodur.
mesela biz dün gece annemle 'bıçak sırtı' izliyorduk, annemin gözlerindeki 'mehmet' gibi bir damat adayının parıltısını gördüm. anneme sesleniyorum;
'madem sen bozdun, sen düzelt!'
tespit_vahim
kendi telaşemden yeni kurtulmuş ben, gazete okumaya başlayınca farkettimki şimdiye kadar hep bir gelecek efsanesi gibi gelmiş, gerçekleşeceğinden, sadece macera tutkusu kaynaklı saf ve tatlı bir şekilde korktuğum işte "o" vahim noktaya gelmişiz. ve babanem bugün etli bamyasını pişirdikten sonra sesindeki o küskün tınıyla "niye gençler tepkisiz?" diye sorduğunda kendimi kandırırcasına internet gruplarından bahsettim babaneme...
28 Ocak 2008 Pazartesi
tembih_terapi
tıbben şöyle bişey varmış:
bi insan bi derdinden bahsederken, 'hı hı' demek gerekiyomuş. hatta literatürde 'hı hı' olarak bile geçebiliyo olabilir. 'hayır aslında öyle değil'ler kişiyi sanırsam derdine daha sahip çıkmaya itiyo. sen susarsan abarttığını ancak farkedebiliyo. insan bunu denediğinde işe yaradığını da görüyo ama denemeden de işe yarayabilirliğini farkedebiliyosunuz..
yazımın burdan sonrasını geyiğe ayırıyorum:
bi kız arkadaşınız* gelip de 'o beni sevmiyo' dediğinde herkes 'hayır canım seviyo, sadece işi var; hayır canım seviyo sadece belli edemiyo' der. sen olumluyu savundukça o olumsuzu savunur. düşünsenize o kız size geldiğinde 'o beni sevmiyo' dediğinde 'hı hı' dediğinizi. 'seviyo be sen ne anlarsın aşktan, zaten hep kıskanıyodun' demiyosa içinden ben de pınar diilim, hiç de olmadım. **
*burda neden kız arkadaş dedim, çünkü erkekler böyle şeyleri dert etmez, ettiğinde de birbirlerine bahsetmez ya da bahsettiklerini çok iyi saklayan androidlerdir; sahalarda görmek istemediğimiz cinsiyettirler ama işte neyse..
**ben geçen gün dedim ordan biliyorum.
bi insan bi derdinden bahsederken, 'hı hı' demek gerekiyomuş. hatta literatürde 'hı hı' olarak bile geçebiliyo olabilir. 'hayır aslında öyle değil'ler kişiyi sanırsam derdine daha sahip çıkmaya itiyo. sen susarsan abarttığını ancak farkedebiliyo. insan bunu denediğinde işe yaradığını da görüyo ama denemeden de işe yarayabilirliğini farkedebiliyosunuz..
yazımın burdan sonrasını geyiğe ayırıyorum:
bi kız arkadaşınız* gelip de 'o beni sevmiyo' dediğinde herkes 'hayır canım seviyo, sadece işi var; hayır canım seviyo sadece belli edemiyo' der. sen olumluyu savundukça o olumsuzu savunur. düşünsenize o kız size geldiğinde 'o beni sevmiyo' dediğinde 'hı hı' dediğinizi. 'seviyo be sen ne anlarsın aşktan, zaten hep kıskanıyodun' demiyosa içinden ben de pınar diilim, hiç de olmadım. **
*burda neden kız arkadaş dedim, çünkü erkekler böyle şeyleri dert etmez, ettiğinde de birbirlerine bahsetmez ya da bahsettiklerini çok iyi saklayan androidlerdir; sahalarda görmek istemediğimiz cinsiyettirler ama işte neyse..
**ben geçen gün dedim ordan biliyorum.
tespit_deadline sevgisi
bende de deadline hayranlığı var. o deadline geldiğinde biliyorum ki öyle ya da böyle biticek. her proje tesliminde artık bunalıma girmeyi bıraktım, yarın saat 6da herşey biticek diyorum. ve hep bitiyo. kalsan da bitiyo geçsen de bitiyo.
hayatın diğer kulvarlarında da deadline istiyorum. hiç bişey uzamasın istiyorum. o tarihe kadar sıkıntı acı neyse yaşamaya hazırım. bundan sonraki her acımda, derdimde ve sairemde yüce manituyla karşılıklı oturup pazarlık yapalım. bünyeme göre bi anlaşma yapalım. o altalta yazsın neden bunu hakettiğimi, ben de hafifletici sebeplerimi, daha önce yaptığım iyiliklerimi yaziyim. oturalım konuşalım. o '2 ay' desin ben 'naaptın, benim etim ne sütüm nedir' diyip 1 aya indirmeye çalışıyim. 1.5 ay sürsün. ve desin bana 'bu bi buçuk ay böyle, saat 18.00'da kapıyı kapatıcam'. ve gerçekten kapatsın, acı da içerde kalsın. isterse dd versin.
ilahi adalet yoksa da, bi zahmet olsun artık.
hayatın diğer kulvarlarında da deadline istiyorum. hiç bişey uzamasın istiyorum. o tarihe kadar sıkıntı acı neyse yaşamaya hazırım. bundan sonraki her acımda, derdimde ve sairemde yüce manituyla karşılıklı oturup pazarlık yapalım. bünyeme göre bi anlaşma yapalım. o altalta yazsın neden bunu hakettiğimi, ben de hafifletici sebeplerimi, daha önce yaptığım iyiliklerimi yaziyim. oturalım konuşalım. o '2 ay' desin ben 'naaptın, benim etim ne sütüm nedir' diyip 1 aya indirmeye çalışıyim. 1.5 ay sürsün. ve desin bana 'bu bi buçuk ay böyle, saat 18.00'da kapıyı kapatıcam'. ve gerçekten kapatsın, acı da içerde kalsın. isterse dd versin.
ilahi adalet yoksa da, bi zahmet olsun artık.
tembih_hayaller
Alerjik astımın varsa ve yine de 'kedim olursa ismini Miro koyucam' diye hayal kuruyosan. yeter artık kurma.
tespit_yapilacaklar ve yapmak
yapilmasi gereken cok isim varsa fakat bir deadline'lari yoksa veya o deadlinelar ufuk cizgisinde ise, o zmn sanki coook bos vaktim varmis gb gelior.. hatta bu bos vakti nasil dolduracagim die derin dusuncelere kapildigimi, luzumsuz etkinliklerle oldurdugumu tespit ettim.. oysa ki o yapilmasi gerekenleri yapmaya baslasam hem bos vaktimi daha verimli gecircem hem yapilmasi gerekenleri yavas yavas yapmis olcam sanirim, bu da kendime tembih olsun...
tespit_deadline stresi
Yapmam gereken şeyler bir türlü bitmiyor ve önümde sürekli yeni deadline'lar olduğunu görüyorum. Arada dayanamayıp ara versem de, bir zamana birşey yetişmesi gerektiği hissi kafamın bir yerinden rahatsızlık vermeyi sürdürüyor. Belki de sırf bu his yüzünden, bir yerden sonra bu tempoyu sürdürecek enerjimin, isteğimin kalmadığını tespit ettim. Tek istediğim "bugün çalışmayacağım" ya da "şimdi ara verip bir film izleyeceğim" dediğim anlarda yapmam gerekenlerin çokluğunu unutabilmek...
tespit_ayıp aslında
bazen birileri bir sorunundan bahsederken istemsizce (ve aslında bak yalnız değilsin demek için) kendi sorunlarımı anlatmaya başlayıveriyorum, bunu yapmamam lazım çünkü bazen sadece anlatmak ister insanlar paylaşmak bile değil.
26 Ocak 2008 Cumartesi
tespit-tembih_fren
hic bi sekilde bisikletlileri enterese etmeyen isiklardan bana kirmizi ona yesil yanarken gecme gafletinde bulunmamla sol taraftan son surat gelen bisikletin onunden veya arkasindan durmama gerek olmadan gecebilecegimi sanma yanilgisina dusmem ve akabinde yere dusmemin tek nedeninin fren yapma refleksimin gelismemisligi oldugunu tespit ettim.. araba kullanirken veya bisiklete binerken (bu freni tutmayan bi bisiklet de olsa) en once bilinmesi gereken tehlike aninda fren yapmak.. o yuzden siki bir sekilde, ozellikle de kendime tembihliorm ki, fren yap!
tespit_arkadaşımın arkadaşı
bazen çok fazla tanımadığınız pek muhabbetiniz olmayan insanlarla aynı ortama girdiğinizde sus be yeteeeer diye bağırmak, o lanet fotoğraf makinasının flaşını gözümde patlatmayı kes diye haykırmak ya da sinir bozucu kahkahasını daha fazla duymamak için surtaının ortasına bir yumruk atmak istiyorum, bu durum şunu her seferinde bir kere daha bana gösteriyor ki en dayanamadığım sosyal ortam arkadaşımın arkadaşıyla aynı ortamda bulunmak zorunda kalmak, yan masada oturan bir insana bunu yapabilecekken, yanımda oturan, benim için yan masadaki kadar değeri olan ve beni daha çok rahatsız eden arkadaşımın arkadaşlarından sinirimi çıkaramam durumu beni daha da agresif yapıyor, eski ev arkadaşım haklıymış, bazen çok agresif olabiliyorum.
25 Ocak 2008 Cuma
tespit_metal heart
cat powerın metal heart şarkısını dinledikçe aklıma geliyor,yıllardır öyle bir kalbim olmasını istediğimi tespit ediyorum yine..ama yıllardır hiç birşey değişmiyor işte..
24 Ocak 2008 Perşembe
tespit_diş doktoru
Diş doktorunuzun sizinle konuşmak suretiyle stresinizi azaltmaya çalışması sevimli bi durum, ancak sorduğu sorulara ağzınızda alet edevat varken cevap vermenizi beklemesi iki taraf içinde acınası.Bir de arada sırada izin isteyip nefes alacaksanız ve benim gibi altı ayda bir doktora gidiyorsanız gelişmiş bir izin isteme tekniğiniz sizin de yoktur sanıyorum, o yüzden bence (tembih şeysi) gitmeden önce böyle bir durumda ne yaparımı düşünüp gidin. bakın ben düşünmedim ve boğulmaya ramak kala küçük parmağımla örtmenim örtmenim der gibi bakıp doktor hanımın yarılmasına neden oldum. benim ki de biraz eziklik tabii ama.korkuyorum:( ondan işte.
tespit_denize uzak olmak
denize uzak şehirlerde pazar o şehre ne gün kuruluyorsa hangi eve gitseniz buram buram balık kokuyor.
23 Ocak 2008 Çarşamba
tespit _cehalet
biraz önce bülent ersoy, tabii ki televizyonda, taşıyıcı anneden bahsederken biz izleyen toplumu bilgilendirdi.
"yaaani, armağanın spermleri alınıyor, taşıyıcı annenin spermleriyle birleştiriliyor".
taşıyıcı anneliğin spermler birleşimi olduğunu tespit ettim, sizi de bilgilendirmek istedim.
ve cansız yayından bu ana kadar bunu anlayan bi allahın kulu da olmamış.
ya da her kadını kendi gibi sanıyo da olabilir divacan. ona da yazık.
"yaaani, armağanın spermleri alınıyor, taşıyıcı annenin spermleriyle birleştiriliyor".
taşıyıcı anneliğin spermler birleşimi olduğunu tespit ettim, sizi de bilgilendirmek istedim.
ve cansız yayından bu ana kadar bunu anlayan bi allahın kulu da olmamış.
ya da her kadını kendi gibi sanıyo da olabilir divacan. ona da yazık.
tembih_ev alma komşu al
bu eski tembihi yinelememin nedeni memlekete gelişimle internetsiz kalışıma ürettiğim çözümle ilgili. Komşu komşunun külüne muhtaçtır atasözümüzün verdiği gücü de arkama alarak kapı kapı 'bilmemne markalı modem sizin mi? eğer mümkünse ben bir 10 gün kadar faydalansam, sizden şifre rica etsem?' gibi cümlelerle şu anda bu tembihi yapabilmekteyim. Uşak'tan sevgiler.
19 Ocak 2008 Cumartesi
17 Ocak 2008 Perşembe
tespit_kaldırım mühendisi belediyeler...
Küçükken ne ola ki bu kaldırım mühendisliği diye düşünürdüm, binbir kinaye varmış içinde ben nerden bileyim. Ama bu ara iyice anladım, kelebekli taşların modasının geçtiğini düşünen Kadıköy belediyesi haldır huldur kare taşlarla döşemeye başladı sokaklarımızı, neden çünkü, akşam herkesin yemek masasının konusu olmak için 'ay hanım kazmışlar yine heryeri, mahvoldu ayakkabılar.' reklamın iyisi kötüsü olmaz ne de olsa. e bi de malum işgücü, kaynak yaratmak...falan filan.
tespit_fetiş
yeni aldığım çantalarıma bakarken ki iç çekişimden ürktüm. Ya da televizyonumun kenarında duran yaklaşık 100 yıllık ciklet kutusunla her gözgöze gelişimde ki hissettiklerim. Zayıflama çabalarım da kıyafetlerle kurulan yine bu bağ yüzünden, hele ayakkabılar... Objeleri seyretmeyle ilgili bu mantık dışı kutsama durumu haricinde kokuyla ilgili ve tadla ilgili de heyecan uyandıran şeyler yok değil; mesela fırınların önünden geçerken sıcak ekmek kokusu...(üç nokta çünkü hayali bile yetti:)) Ama bu meta fetişi durumu yalnızken, işsizken, güçsüzken, aşksızken daha da abartı ortaya çıkıyor. O dönemler de insanın iştahı sapıtıyor ya hiç istemiyor ya çok, o dönemler de cepte üç kuruş yokken saçma sapan alışverişler yapılıyor. Ama bunlar masum ve olağan şeyler fetişse esir alabiliyor, galiba insan heyecanlanmak istiyor ve beyne bu emri veriyor beyin de al bakalım bu nasıl diye cevap veriyor. Çok da bi tespit olmadı e yüzlerce kitap yazılmış bununla ilgili benim ne haddime üç cümleyle anlatıvermek. Ama yeni çantalarım inanılmaz:)
15 Ocak 2008 Salı
tembih_tez konusu
siz siz olun master- özellikle doktora tez konunuzu çalışmayı sevdiğiniz bir konudan seçin, bütün o psikolojik olarak giderek ağırlaşan yazım sürecinde, (araştırmadan, konudan, jüriden, vb. kaynaklanan) binbir tür engele, yavaşlamaya başka türlü katlanması çok zor. her an bırakıp gidesi gelebilir insanın..
14 Ocak 2008 Pazartesi
tespit_kurabiye
Eve girildiğinde fırından yeni çıkmış ya da çıkmak üzere olan kurabiyelerin kokusunu duymak inanılmaz bir huzur yaratıyor.
tespit_hediye
çok süper,az süper ve korkunç hediyeler almışızdır hepimiz. Aldığım en süper hediyeyi hatırlıyorum yazmaya bile kıyamıyorum buraya, ki ben herşeyi afişe ediveriririm genelde, en korkunç hediye ise daha lise birde iken eve gelen komşunun çeyizine koy kızım diye verdiği kocaman gülleri olan tabak çanak takımıydı(ödüm kopmuştu). neyse tespite gelirsek iyi ya da kötü ben hediyenin en beklenmedik anda zorunluluktan değil de gerçekten akla gelmekten, 'bu tam onluk' denilip alınmışının çok süper olduğunu düşünüyorum, ki şanslıyım galiba son günlerde çok cici hediyeler alıyorum hem de ne özel bi gün, ne de ben özelim:)
tespit_haz
sonunda üzüleceğimi bilsem de ve hatta belki de bunu bildiğim için bazı şeyleri abarta abarta yaşamak süper bişey gibi. Mesela yemek kaşığıyla nutellayı bitirmek, bütün gün yataktan çıkmadan durmak, sevilmediğini bile bile aşık olmaya devam etmek, saç kestirmek, tekila üstüne bira üstüne de utanmadan votka içmek, ya da sadece tekilalar içmek, eskileri kurcalamak, yenilere şans tanımak, sabaha kadar ekran karşısında boş boş oturmak ve o makaleyi asla yazamamak, bir litre diet kolanın üzerine iki de kahve içmek, terli terli soğuk su içmek, tabakta yemek bırakmak arkandan ağlaması...tamam sustum.iyi geceler.
tespit_hayalperest
hayalperestliğe bi dur demek gerektiğini bile bile de olsa insanın hayallerle ciddi bi biçimde beslenebildiğini tespit ettim. tabi bir yerde kontrol mekanizmasını da devreden çıkarmamak lazım..
12 Ocak 2008 Cumartesi
tespit_geçici kalıcı
(tespit ettim ki)_geçici mutluluklar geçici oldukları için güzeller, bu dünyanın dışından, ağırlıksız. fakat insan iradesi, maymun iştahlılığından, ona mutluluk veren o anın süregelen bir hayat parçası olmasını talep ediyor otomatikman. ondan sonra da o ideal şey bir anda yeryüzüne düşüyor, sorunlara bürünüyor. onun o sorunlarıyla kabul edilmesi durumunda ise; mükemmel değil de sorunlu; dolayısıyla doğal bir şey olduğu için yine "güzel" olacak halbuki. ama işte her fani gibi o da bir gün ölebilecek bu durumda.. alternatifler ve onların getireceği sonuçlar bu kadar belliyken bile o seçimi yapmak çok zor birşey hala...
10 Ocak 2008 Perşembe
tespit_öncelikler
İnsanların hayattaki önceliklerine karşı daha anlayışlı davranmanın onlarla yaşadığımız hayatı kolaylaştıracağını tespit ettim.
Sevdiğiniz biriyse söz konusu olan ikinci planda olduğunuz gerçeğiyle karşılaşmak sizi mutsuz edebiliyor.Ama her türlü ilişkinin sağlığı için yararlı olabileceğini düşünüyorum.
Sevdiğiniz biriyse söz konusu olan ikinci planda olduğunuz gerçeğiyle karşılaşmak sizi mutsuz edebiliyor.Ama her türlü ilişkinin sağlığı için yararlı olabileceğini düşünüyorum.
tespit_kış
hazır üstteki imaj da değişmişken, kışın benim için zor bi mevsm olduğunu bugün gelen doğalgaz faturama elimde mendil öksürürken ve sıcak bir çay daha içerken farkettim. Küresel ısınma kısa vadede fena olmaybilir ne dersiniz?
tespit_kalp kalbe karşıdır
Bu cümledeki iki kalp bence iki farklı insanın karşılıklı duruşu gibi, 'karşı' bi sürü manada karşı...İki insan birsürü şeyi birlikte mutlu mesut yapabilir ama beklentiler (birbirinden) farklı olursa bu zamanla tehlikeli bir hal alabilir. Tembih; hiç bişey beklemeyin.
tespit_trafik levhalari
bu aralar herşeye takıyorum, şimdi de saçma sapan trafik levhaları olduğunu tespit ettim ya da bu benim cahilliğim, mesela 'yavaş' yazan tabelalar var, bu yavaşın bir karşılığı var mı yani neye göre kime göre yavaş ya da bi çok kişinin en çok sevdiği tabeladır eminim 'köprü ve viyadükler yollardan önce buzlanır' , çok mesaj içerikli bir o kadar şiirsel bir tabela bu bence. Sonra 'evcil hayvan çıkabilir' tabelası var mesela siz kentli kafayla kedi köpek çıkabilir diye hayal kurabilirsiniz, ama bunun anlamı inek koyun gibi at gibi evcilleştirilmiş hayvan manasında. Bir de 'vahşi hayvan' çıkabilir var ki bu da yaban domuzu, ya da dağ keçisi gibi bişey. Ama itiraf, bu tespite beni zorlayan köprüden satte yarım kilometre hızla giden dolmuşun sağ tarafında bulunan 'yavaş!' tabelası...'YAVAŞ!'
9 Ocak 2008 Çarşamba
tespit_last.fm
Last.fm'de dinlediğiniz gruba tık'ladığınızda, haliyle grubun sayfasına gidiyorsunuz. Artık orada en sağdaki kolonun yukarılarında bir yerde (tag'lerden hemen sonra) "just listened" diye en son bu grubu dinleyen 3-4 kullanıcı görünüyor.
Bunu görmenin bende garip bir his yarattığını tespit ettim. Bir yere ait olma hissi midir, başka insanlarla birşeyler paylaşıyor olmaktan alınan haz mıdır, kim olduğunu bilmesem de, dünyanın herhangi bir yerinde, birilerinin aynı anda benimle aynı şeyi dinliyor olması iyi hissettiriyor. Evet, dünya ne kadar da küçük, hepimiz insanız, falan filan.. kesin yaşlandım..
Bunu görmenin bende garip bir his yarattığını tespit ettim. Bir yere ait olma hissi midir, başka insanlarla birşeyler paylaşıyor olmaktan alınan haz mıdır, kim olduğunu bilmesem de, dünyanın herhangi bir yerinde, birilerinin aynı anda benimle aynı şeyi dinliyor olması iyi hissettiriyor. Evet, dünya ne kadar da küçük, hepimiz insanız, falan filan.. kesin yaşlandım..
tespit_tembih
herkesin söylediği bir şeydir bu, çok konuşan, çok vaat eden insanlardan korkmak lazım çünkü söyledikleri şeyler samimi midir, değil midir anlaşılmaz, ki genelde samimi değildir, bunun aksine gerçekten size değer veren insanlar sevgilerini bu kadar da gözünüze sokmazlar. mesela birisi size devamlı sizi çok önemsediğini, ne kadar çok sevdiğini söylüyorsa yada iki günde bir seni çok özledim diyorsa ama buluşmak için kılını bile kıpırdatmıyorsa, bırakın özlesinler, önemsesinler, ama siz önemsemeyin.
8 Ocak 2008 Salı
tembih
bazen arkadaşlarından ya da belki de aileden birini hayatınızdan çıkarmak zorunda kalabiliyorsunuz, bu aşama çok sancılı olur genelde zaten birinizi hayatınızdan çıkartıyorsanız o kişi cidden sizin hayatınızdadır, mesela tırnaklarını yememesi için ona kızıyorsunudur ya da otobüs yolculuklarındaki molalarda onu arıyorsunuzdur, (zaten hayatınızdaki herhangi biri hep olduğu yerde kalır), neyse, tembihim şudur ki, hayatınızdan insan çıkarmaktan kormayın, herşey inceldiği yerden kopuyor madem, bu yükün üzerinizden kalkmasına izin verin, hafifleyin.
tespit_cep telefonları
Uzun zamandir ben de dahil bi çok kişinin birden hatta bazen ikiden fazla telefonu olduğunu görüyorum. Çünkü hatların birbirleri arasındaki çekişmeye ve birbiri ardına yapılan kampanyaların çaktırmadan neden olduğu masrafa karşı koyamayan Türk insanı kendi kampanyasını ve söylemini geliştirdi bile ' her hatta bir telefon' .
7 Ocak 2008 Pazartesi
tespit_bulasik makinesinde yikanir ibaresi
uzun bir uykusuzluk ve tez nedeniyle bulanmis aklimla mi ilgili bilemiyorum su anda ama evdeki uc farkli marka sut kutusunda bulasik makinesinde yikanir ibaresi oldugunu tespit ettim.
4 Ocak 2008 Cuma
tespıt_çiya
Kadıköy balık pazarında alışveriş benim gibi baharat, ot, yoğurt, peynir, özetle şarküteri ve esnaf muhabbeti düşkünü bir insan için bulunmaz nimet... Bir de reklama girse de söylemeden edemeyeceğim bi yer var 'çiya sofrası' antep ve doğu akdeniz yemekleri yapan bu güzide mekanla ilgili reklam ötesi tespit aşamasına geçecek olursam, yemek işini ciddiye aldıkları ve bunu mesele edindikleri bir labaratuar gibi çalışmalarından belli, ve 'yemek ve kültür' diye de bir dergileri var, ki hepsini geçtim belki psikolojik ama hastayım bu aralar ve 'yılanotu çorbası' diye bi çorbaları var, (magic bi isim bence) İsminden etkilendim, ıspanak yiyen temel reis misali iyileşiverdim. Tembih, damağınıza iyi bakın!
3 Ocak 2008 Perşembe
tespit_bir garip övgü
Haberleri dinledikçe tüylerim diken diken oluyor, buyrun size birkaç haber: Iğdır milletvekili Pervin Buldan'ın milletvekili kartı kullanılarak arabasıyla uyuştucu kaçakcılığı yapıldı!...Diyarbakır'da bombalı saldırı 4 ölü... Ve son haber 'bordo berelilere müjde' İsrail'den alınan yeni silahlar 'tavor' bordo berelilere ulaştı...Evet seviniyoruz buna, tam da olması gerektiği gibi birileri silahını pazarlıyor biz seviniyoruz, daha yeni daha güzel oyuncaklarımız var artık...Ölüyoruz, öldürüyoruz, övünüyoruz. (kimiz bilmiyorum ama)
tespit_erkek arkadaşlar
erkek arkadaşlarım (-çok- yakın erkek arkadaşlarım) sayesinde -yüzünden mi demeli(?!)- erkek türü hakkında az-çok malumatım oluyor. bi formülü yok tabii ki ama bildiğin insan onlar da; çokça eğlenceli, daha az karmaşık ve oldukça net... tamam şahane!
ama işte, "duygusuz eşşekler" gibi davrandıklarında (çokça dinlediğim ve tanık olduğum için arkadaşlarımdan) biliyorum ya neden öyle davrandıklarını, kabullenemiyorum... ve bunun hayatıma zerre faydası olmadığı gibi, zararı oluyor; fecci baş ağrısı yapıyor...
ama işte, "duygusuz eşşekler" gibi davrandıklarında (çokça dinlediğim ve tanık olduğum için arkadaşlarımdan) biliyorum ya neden öyle davrandıklarını, kabullenemiyorum... ve bunun hayatıma zerre faydası olmadığı gibi, zararı oluyor; fecci baş ağrısı yapıyor...
tespit_bir zamanlar
cocukkenki duyarlılıkla ilgili bişeyi hatırladım bugun. çok çevreciydim çok. heryer yeşil olsun isterdim, ağaçlar kesilince gözümden yaşlar süzülürdü. (neyse çok dalga geçmiyim, bugün de daha geniş bi çerçevede devam eder bu aslında.) BETON görmekten ise hiç haz etmezdim. BETON her çocuğun renkli dünyasında olduğu gibi benimkinde de çirkinlik/pislik/bakımsızlık işaretiydi. (sora okulda bi gün onu sevmeyi öğrettiler, hala sevdiğime göre mantıklı gelmiş çıplakça varoluşu.)
neyse, şehrimi güzelleştirme önerim varolan pis duvarların hepsini rengarenk boyamaktı. sonraları şehirlerarası yolculuklar başlayınca, bunun biyerinde bi hata olduğunu farkettim. çünkü bitmiodu o pis duvarlar
...benim şehrim, onun şehri, bizim memleketimiz...
bi de kalıcılığın farkında diilsin. şimdi bakınca ulen o duvarların bi gün boyasının söküleceğini bilmiomuydun demek istiorum. madem sevmedin, hiç olmasınlar deseydin bari mesela.. ya da yannış yapılmışlar, böyle yapılsalarmış.
kıssadan tespiit.. yeterince bilgi ile pişmemiş her insan evladı, bugünün görünen tarafını kurtarınca "yarını da idare eder" hissine kapılabiliormuş ya da daha da beteri bu genetikmiş!
neyse, şehrimi güzelleştirme önerim varolan pis duvarların hepsini rengarenk boyamaktı. sonraları şehirlerarası yolculuklar başlayınca, bunun biyerinde bi hata olduğunu farkettim. çünkü bitmiodu o pis duvarlar
...benim şehrim, onun şehri, bizim memleketimiz...
bi de kalıcılığın farkında diilsin. şimdi bakınca ulen o duvarların bi gün boyasının söküleceğini bilmiomuydun demek istiorum. madem sevmedin, hiç olmasınlar deseydin bari mesela.. ya da yannış yapılmışlar, böyle yapılsalarmış.
kıssadan tespiit.. yeterince bilgi ile pişmemiş her insan evladı, bugünün görünen tarafını kurtarınca "yarını da idare eder" hissine kapılabiliormuş ya da daha da beteri bu genetikmiş!
2 Ocak 2008 Çarşamba
tespit_halay
Türk insanının dönüp dolaşıp geldiği kürkçü dükkanı olarak nitelendirebilrim halayı, ama galiba en eğlenceli kısmı da şu ki, düğün, dernek, yılbaşı gibi bilimum alkol tüketimi sonrasında biraraya gelen insanların senkronize hareket etmeye çabalamasını izlemek... Hatta daha da komiği halay başının elinde mendil yerine tekila şişesi olması. ( e bu da küreselleşen dünya şeysi). bir de tembih var, halay çekilmesi muhtemel bir ortama gidiyorsanız straplez giymeyin efendim. lütfen.
1 Ocak 2008 Salı
tespit_kayb
kaybetmek ne menem şey! sürekli eşyalarımın kaybı içinde bulunduğumdan, sahip olduklarımın yarısının nerde olduğunu bilmeyen ben kendimi hep bu yüzden yarım hissediyordum.
Şimdi de kimlik kartını kaybetmenin insanı kimliksizmiş gibi, ya da ehliyetini kaybetmenin otomatikman insanı taşıt kullanma yetisinden arındırabilirmiş gibi hissettirebileceğini tespit ettim...
(ya da bunların hepsi "kızsal hassas gün" aldanmacası)...?
Şimdi de kimlik kartını kaybetmenin insanı kimliksizmiş gibi, ya da ehliyetini kaybetmenin otomatikman insanı taşıt kullanma yetisinden arındırabilirmiş gibi hissettirebileceğini tespit ettim...
(ya da bunların hepsi "kızsal hassas gün" aldanmacası)...?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)