31 Ocak 2008 Perşembe

tespit_mimarlar odası(mız)

birkaç gün önce Mimarlar Odası İstanbul Şubesi seçimleri oldu, ve çoğumuzun tanıdığı isimler hükümet yanlısı şeklinde yansıtıldı, eğer bu seçimi bu şekilde -saptırılmış bir bilgi ile- kazandılarsa. bravo! bir taraftan da Mimarlar için mimarlık grubu daha genç bir nesil olduğu ve bizim gibi birçok kişi mimarlar odasına olan kırgınlık ya da kızgınlık nedeniyle üye bile olmadığı için bu seçimde sonuç bu oldu...ama buna güvenmeleri yanlış olur. bu son seçim değil. yazılanlarsa gerçekten üzücü. Mimarlar için mimarlık grubu adı üstünde işte tespit edilecek bişey yok 'mimarlar' içindir, ve bunu anlamaları bile zor anlaşılan.

başka bişey daha eklemek istiyorum. Sizin bir odanız yok mu kuzum diye sorup duran diğer meslekten arkadşlarımın karşısında, var daaaa... deyip kalmamı biraz anlatır gibi,


Yazar Hasan Ali Toptaş konuğumuz. İstanbul’u hiç bilmem, diyor. Ne yapsak diyorum eşime, nereye götürsek. Eve yakın Kanlıca’ya gidiyoruz. Boğaz, dar bir açıdan da olsa görülüyor. Kalabalık. Masalar sıkış tıkış. Masaların önünde banklar. Bankları ötelemiş kafeler. Paran yoksa denize bakmayacaksın İstanbul’da. Çay kokusu, kaşarlı tost, Kanlıca yoğurdu… İstanbul bir garip. Utanıyorum Hasan Ali’den. İstanbul bir görev gibi omuzlarıma binmiş. Çarpık yapılaşmadan söz açılmasa bari diyorum, mimar olunca sıkılıyor insan. (Sıkışırsam Kadir Topbaş’tan laf açarım, o da mimar, paylaşırız bu görevi.) Ne Kongre Vadisi'yle halka kapatılmak istenen Harbiye’den, ne turizm amacıyla halka kapatılacak olan Galataport’tan, ne otel ve iş merkezleriyle halka kapatılacak olan Haydarpaşa Limanı’ndan, olası raylı toplu taşımacılığını halka kapatan 7 Tepe 7 Tünel projesinden, ne soylulaşma adına Sulukule Kasımpaşa sırtlarına yapılmak istenen Osmanlı Evleri’nden, Bağdat Caddesi’ne dikilecek yeni gökdelenlerden ve başka başka gökdelenlerden konuşmak istemiyorum. Yazarın, “Bin Hüzünlü Haz” romanını konuşmak istiyorum. Bir kent masalı bu roman. Tanrısal bir gözle kentteki her evi, evin içini gören, olduğu gibi anlatan; “…Ola ki parça parça bakıldığında her şehre benzediği için genel görünümüyle hiçbir şehre benzemeyen bu şehrin bir semtinden bir semtine gidilirken her defasında parçalanmışlıktan doğan bir boşluğa, ama topraktan bile destek almayan, derin ve tüyler ürpertici bir boşluğa düşülüyordu da, minibüsler, otobüsler ve otomobiller, ablak suratlı kamyonlarla birlikte oralarda vınlaya vınlaya, kan ter içinde, tepinip duruyorlardı.”, (sayfa: 33-34). Bin hüzünlü bir hazdır İstanbul’da yaşamak. Sürekli bir kıvranma, sanki hepimizin eli karnında, sırtımızda kambur. Bu yüzden görmüyoruz birbirimizi. Hep yola bakıyoruz. Behiç Ak’ın dediği gibi bir koridorda yaşıyoruz. Üstümüzde beyaz bir çarşaf, ayaklarımız yere değmiyor. Koridor karanlık.

30 Ocak 2008 Çarşamba

tespit_mitingler

Dün akşam bir arkadaşım ebeveynlerinin televizyonda şu "Biz Kaç Kişiyiz?" miting görüntülerine bakarken, "Neden gençler bunlara gitmiyor?" diye sorduklarını anlatıyordu ki, bu soru üzerine ailesine verdiği cevabı aklıma getiriverdi Perihan Mağden'in dün Radikal'de çıkmış olan yazısı.
Neden 19 Ocak'ta Osmanbey'e gidiyoruz ama neden cumhuriyet mitinglerine ya da AKP Kazlıçeşme Mitingi'ne gitmiyoruz sorularına cevaben biraz da:

"Bu korkular yok olursa, bu meselelerimizi halledip de Umacı Egemenler statülerinden çıkartırsak, NOLUR MEMLEKETİMİZİN HALİ SONRA?
Es kaza, hakiki demokrasi olmak zorunda filan kalırız. Korkularımız kadarız. Burası: Türkiye Korku Tipi Cumhuriyeti zira.
Dolayısıyla Kürt Meselesi'ne böylesine yaklaşan AK Parti ve şimdilerdeki kader ortağı MHP'yle; Türban Meselesi'ne böylesine yaklaşan Büyük Tabanlı Laikçi Cephe'nin birbirinden pek bir farkı yok. Söylemleme Teknikleri açısından.
Duruşsuzluk kapısından.
Her 2 taraf da koordinatlarımızı belirleyen Korkunun Bekçileri. Her 2 taraf da varlığını bu korkulara, bu korkuların devamlılığına borçlu.
"

tespit_itiraf

bu aralar ne okusam katıldığımı tespit ettim. ya öylesine şanslıyım ki gerçekten doğru düzgün şeyler okuyorum son zamanlarda ya da öyle şapşallaştım ki herşeyden etkileniyorum..

29 Ocak 2008 Salı

tespit_ev ödevi

"Her çocuk er geç aynı şeyi yaşar: Bir zaman gelir, onun için ev olmaktan çıkar ev. Ne erken çocuklukta olduğu gibi keşfedilecek bir dıştır artık, ne de dış dünyaya karşı sığınılacak bir iç. Tam olarak ne zaman yaşarız bunu: Evin dışarıya karşı bir sığınak olduğu kadar bir engel de olduğunu fark ettiğimiz an mı? Evin geçici, ana babamızın güçsüz, ölümlü olduğunu sezdiğimiz an mı? Yoksa evin bize bir iç dünya bağışlarken aynı zamanda büyük bir iç sıkıntısı da verdiğini, bir iç dünyası olmanın bedelinin bu iç sıkıntısı olduğunu fark ettiğimiz an mı?"

Nurdan Gürbilek Ev Ödevi kitabında tespit etmiş bunu, ben de kendim için geçerli olduğunu tespit ettim.

tespit_gece-gündüz

gece karanlığında isyankar, gündüz güneşinde (özellikle güneşinde), 8 saat önce isyan ettiğim aynı düzenin içinde memnun bir kişilik olduğumu ve saatle tanımlanacak kadar kısa zamanlar önce alınmış kararların hiçbirini uygulayamadığımı tespit ettim.

tespit_ana yüreği_tembih

annesiyle çocukluğu kavga halinde;
anne arslan: alla sana da senin gibi çocuklar versin işala.
kız arslan: amin!
gibi tartışmalarla dolu, tartışma olmadığı zamanlarda;
anne arslan: annelerin bedduası saylanmaz.
şeklinde barışmalarla geçen bi kız çocuğu olarak, anneyle arkadaş olmaya başladığın senelerde annenin kalbinden senin için içinden geçenin olduğunu; daha da çoğunlukla senin için istemediğinin olmadığını tespit ettim.
tembihim şudur ki, eğer bi yanlış içindeyseniz ve bunun yanlış olduğunu da hissediyorsanız annenizle paylaşmayınız, düzeltiniz, düzeliniz. ya da artık çağ böyle annecim gibisinden annenin sinirlerini törpülemeye çalışmayınız, susunuz. eğer bir erkek arkadaşınız varsa ve sizin ya da onun bi yanlışı varsa annenize bahsetmeyiniz. ya sizin o ilişkideki hal ve tavrınızdan rahatsız oluyodur, ya da karşınızdakinin size yaramicağını düşünüyodur. ve anne yüreğidir dayanamıyodur ve ilişkiniz rampayı bitirip düzlüğe varamadan, siz ya da o düzelmeden bitiyodur.

mesela biz dün gece annemle 'bıçak sırtı' izliyorduk, annemin gözlerindeki 'mehmet' gibi bir damat adayının parıltısını gördüm. anneme sesleniyorum;
'madem sen bozdun, sen düzelt!'

tespit_vahim

kendi telaşemden yeni kurtulmuş ben, gazete okumaya başlayınca farkettimki şimdiye kadar hep bir gelecek efsanesi gibi gelmiş, gerçekleşeceğinden, sadece macera tutkusu kaynaklı saf ve tatlı bir şekilde korktuğum işte "o" vahim noktaya gelmişiz. ve babanem bugün etli bamyasını pişirdikten sonra sesindeki o küskün tınıyla "niye gençler tepkisiz?" diye sorduğunda kendimi kandırırcasına internet gruplarından bahsettim babaneme...

28 Ocak 2008 Pazartesi

tembih_terapi

tıbben şöyle bişey varmış:
bi insan bi derdinden bahsederken, 'hı hı' demek gerekiyomuş. hatta literatürde 'hı hı' olarak bile geçebiliyo olabilir. 'hayır aslında öyle değil'ler kişiyi sanırsam derdine daha sahip çıkmaya itiyo. sen susarsan abarttığını ancak farkedebiliyo. insan bunu denediğinde işe yaradığını da görüyo ama denemeden de işe yarayabilirliğini farkedebiliyosunuz..

yazımın burdan sonrasını geyiğe ayırıyorum:

bi kız arkadaşınız* gelip de 'o beni sevmiyo' dediğinde herkes 'hayır canım seviyo, sadece işi var; hayır canım seviyo sadece belli edemiyo' der. sen olumluyu savundukça o olumsuzu savunur. düşünsenize o kız size geldiğinde 'o beni sevmiyo' dediğinde 'hı hı' dediğinizi. 'seviyo be sen ne anlarsın aşktan, zaten hep kıskanıyodun' demiyosa içinden ben de pınar diilim, hiç de olmadım. **

*burda neden kız arkadaş dedim, çünkü erkekler böyle şeyleri dert etmez, ettiğinde de birbirlerine bahsetmez ya da bahsettiklerini çok iyi saklayan androidlerdir; sahalarda görmek istemediğimiz cinsiyettirler ama işte neyse..
**ben geçen gün dedim ordan biliyorum.

tespit_deadline sevgisi

bende de deadline hayranlığı var. o deadline geldiğinde biliyorum ki öyle ya da böyle biticek. her proje tesliminde artık bunalıma girmeyi bıraktım, yarın saat 6da herşey biticek diyorum. ve hep bitiyo. kalsan da bitiyo geçsen de bitiyo.
hayatın diğer kulvarlarında da deadline istiyorum. hiç bişey uzamasın istiyorum. o tarihe kadar sıkıntı acı neyse yaşamaya hazırım. bundan sonraki her acımda, derdimde ve sairemde yüce manituyla karşılıklı oturup pazarlık yapalım. bünyeme göre bi anlaşma yapalım. o altalta yazsın neden bunu hakettiğimi, ben de hafifletici sebeplerimi, daha önce yaptığım iyiliklerimi yaziyim. oturalım konuşalım. o '2 ay' desin ben 'naaptın, benim etim ne sütüm nedir' diyip 1 aya indirmeye çalışıyim. 1.5 ay sürsün. ve desin bana 'bu bi buçuk ay böyle, saat 18.00'da kapıyı kapatıcam'. ve gerçekten kapatsın, acı da içerde kalsın. isterse dd versin.

ilahi adalet yoksa da, bi zahmet olsun artık.

tembih_hayaller

Alerjik astımın varsa ve yine de 'kedim olursa ismini Miro koyucam' diye hayal kuruyosan. yeter artık kurma.

tespit_yapilacaklar ve yapmak

yapilmasi gereken cok isim varsa fakat bir deadline'lari yoksa veya o deadlinelar ufuk cizgisinde ise, o zmn sanki coook bos vaktim varmis gb gelior.. hatta bu bos vakti nasil dolduracagim die derin dusuncelere kapildigimi, luzumsuz etkinliklerle oldurdugumu tespit ettim.. oysa ki o yapilmasi gerekenleri yapmaya baslasam hem bos vaktimi daha verimli gecircem hem yapilmasi gerekenleri yavas yavas yapmis olcam sanirim, bu da kendime tembih olsun...

tespit_deadline stresi

Yapmam gereken şeyler bir türlü bitmiyor ve önümde sürekli yeni deadline'lar olduğunu görüyorum. Arada dayanamayıp ara versem de, bir zamana birşey yetişmesi gerektiği hissi kafamın bir yerinden rahatsızlık vermeyi sürdürüyor. Belki de sırf bu his yüzünden, bir yerden sonra bu tempoyu sürdürecek enerjimin, isteğimin kalmadığını tespit ettim. Tek istediğim "bugün çalışmayacağım" ya da "şimdi ara verip bir film izleyeceğim" dediğim anlarda yapmam gerekenlerin çokluğunu unutabilmek...

tespit_ayıp aslında

bazen birileri bir sorunundan bahsederken istemsizce (ve aslında bak yalnız değilsin demek için) kendi sorunlarımı anlatmaya başlayıveriyorum, bunu yapmamam lazım çünkü bazen sadece anlatmak ister insanlar paylaşmak bile değil.

26 Ocak 2008 Cumartesi

tespit-tembih_fren

hic bi sekilde bisikletlileri enterese etmeyen isiklardan bana kirmizi ona yesil yanarken gecme gafletinde bulunmamla sol taraftan son surat gelen bisikletin onunden veya arkasindan durmama gerek olmadan gecebilecegimi sanma yanilgisina dusmem ve akabinde yere dusmemin tek nedeninin fren yapma refleksimin gelismemisligi oldugunu tespit ettim.. araba kullanirken veya bisiklete binerken (bu freni tutmayan bi bisiklet de olsa) en once bilinmesi gereken tehlike aninda fren yapmak.. o yuzden siki bir sekilde, ozellikle de kendime tembihliorm ki, fren yap!

tespit_arkadaşımın arkadaşı

bazen çok fazla tanımadığınız pek muhabbetiniz olmayan insanlarla aynı ortama girdiğinizde sus be yeteeeer diye bağırmak, o lanet fotoğraf makinasının flaşını gözümde patlatmayı kes diye haykırmak ya da sinir bozucu kahkahasını daha fazla duymamak için surtaının ortasına bir yumruk atmak istiyorum, bu durum şunu her seferinde bir kere daha bana gösteriyor ki en dayanamadığım sosyal ortam arkadaşımın arkadaşıyla aynı ortamda bulunmak zorunda kalmak, yan masada oturan bir insana bunu yapabilecekken, yanımda oturan, benim için yan masadaki kadar değeri olan ve beni daha çok rahatsız eden arkadaşımın arkadaşlarından sinirimi çıkaramam durumu beni daha da agresif yapıyor, eski ev arkadaşım haklıymış, bazen çok agresif olabiliyorum.

25 Ocak 2008 Cuma

tespit_tembih

"ruhum, ölümsüz yaşamın ardından koşma, olanaklar alanını tüketmeye bak"

pindaros

tespit_metal heart

cat powerın metal heart şarkısını dinledikçe aklıma geliyor,yıllardır öyle bir kalbim olmasını istediğimi tespit ediyorum yine..ama yıllardır hiç birşey değişmiyor işte..

24 Ocak 2008 Perşembe

tespit_diş doktoru

Diş doktorunuzun sizinle konuşmak suretiyle stresinizi azaltmaya çalışması sevimli bi durum, ancak sorduğu sorulara ağzınızda alet edevat varken cevap vermenizi beklemesi iki taraf içinde acınası.Bir de arada sırada izin isteyip nefes alacaksanız ve benim gibi altı ayda bir doktora gidiyorsanız gelişmiş bir izin isteme tekniğiniz sizin de yoktur sanıyorum, o yüzden bence (tembih şeysi) gitmeden önce böyle bir durumda ne yaparımı düşünüp gidin. bakın ben düşünmedim ve boğulmaya ramak kala küçük parmağımla örtmenim örtmenim der gibi bakıp doktor hanımın yarılmasına neden oldum. benim ki de biraz eziklik tabii ama.korkuyorum:( ondan işte.

tespit_denize uzak olmak

denize uzak şehirlerde pazar o şehre ne gün kuruluyorsa hangi eve gitseniz buram buram balık kokuyor.

23 Ocak 2008 Çarşamba

tespit _cehalet

biraz önce bülent ersoy, tabii ki televizyonda, taşıyıcı anneden bahsederken biz izleyen toplumu bilgilendirdi.
"yaaani, armağanın spermleri alınıyor, taşıyıcı annenin spermleriyle birleştiriliyor".
taşıyıcı anneliğin spermler birleşimi olduğunu tespit ettim, sizi de bilgilendirmek istedim.
ve cansız yayından bu ana kadar bunu anlayan bi allahın kulu da olmamış.
ya da her kadını kendi gibi sanıyo da olabilir divacan. ona da yazık.

tembih_ev alma komşu al

bu eski tembihi yinelememin nedeni memlekete gelişimle internetsiz kalışıma ürettiğim çözümle ilgili. Komşu komşunun külüne muhtaçtır atasözümüzün verdiği gücü de arkama alarak kapı kapı 'bilmemne markalı modem sizin mi? eğer mümkünse ben bir 10 gün kadar faydalansam, sizden şifre rica etsem?' gibi cümlelerle şu anda bu tembihi yapabilmekteyim. Uşak'tan sevgiler.

19 Ocak 2008 Cumartesi

tembih_unutma!!


ve o günden bugüne birlikte yaşayabilmek adına herşeyin daha da kötüye gittiğini tespit ettim...

17 Ocak 2008 Perşembe

tespit_kaldırım mühendisi belediyeler...

Küçükken ne ola ki bu kaldırım mühendisliği diye düşünürdüm, binbir kinaye varmış içinde ben nerden bileyim. Ama bu ara iyice anladım, kelebekli taşların modasının geçtiğini düşünen Kadıköy belediyesi haldır huldur kare taşlarla döşemeye başladı sokaklarımızı, neden çünkü, akşam herkesin yemek masasının konusu olmak için 'ay hanım kazmışlar yine heryeri, mahvoldu ayakkabılar.' reklamın iyisi kötüsü olmaz ne de olsa. e bi de malum işgücü, kaynak yaratmak...falan filan.

tespit_fetiş

yeni aldığım çantalarıma bakarken ki iç çekişimden ürktüm. Ya da televizyonumun kenarında duran yaklaşık 100 yıllık ciklet kutusunla her gözgöze gelişimde ki hissettiklerim. Zayıflama çabalarım da kıyafetlerle kurulan yine bu bağ yüzünden, hele ayakkabılar... Objeleri seyretmeyle ilgili bu mantık dışı kutsama durumu haricinde kokuyla ilgili ve tadla ilgili de heyecan uyandıran şeyler yok değil; mesela fırınların önünden geçerken sıcak ekmek kokusu...(üç nokta çünkü hayali bile yetti:)) Ama bu meta fetişi durumu yalnızken, işsizken, güçsüzken, aşksızken daha da abartı ortaya çıkıyor. O dönemler de insanın iştahı sapıtıyor ya hiç istemiyor ya çok, o dönemler de cepte üç kuruş yokken saçma sapan alışverişler yapılıyor. Ama bunlar masum ve olağan şeyler fetişse esir alabiliyor, galiba insan heyecanlanmak istiyor ve beyne bu emri veriyor beyin de al bakalım bu nasıl diye cevap veriyor. Çok da bi tespit olmadı e yüzlerce kitap yazılmış bununla ilgili benim ne haddime üç cümleyle anlatıvermek. Ama yeni çantalarım inanılmaz:)

15 Ocak 2008 Salı

tembih_tez konusu

siz siz olun master- özellikle doktora tez konunuzu çalışmayı sevdiğiniz bir konudan seçin, bütün o psikolojik olarak giderek ağırlaşan yazım sürecinde, (araştırmadan, konudan, jüriden, vb. kaynaklanan) binbir tür engele, yavaşlamaya başka türlü katlanması çok zor. her an bırakıp gidesi gelebilir insanın..

14 Ocak 2008 Pazartesi

tespit_kurabiye

Eve girildiğinde fırından yeni çıkmış ya da çıkmak üzere olan kurabiyelerin kokusunu duymak inanılmaz bir huzur yaratıyor.

tespit_hediye

çok süper,az süper ve korkunç hediyeler almışızdır hepimiz. Aldığım en süper hediyeyi hatırlıyorum yazmaya bile kıyamıyorum buraya, ki ben herşeyi afişe ediveriririm genelde, en korkunç hediye ise daha lise birde iken eve gelen komşunun çeyizine koy kızım diye verdiği kocaman gülleri olan tabak çanak takımıydı(ödüm kopmuştu). neyse tespite gelirsek iyi ya da kötü ben hediyenin en beklenmedik anda zorunluluktan değil de gerçekten akla gelmekten, 'bu tam onluk' denilip alınmışının çok süper olduğunu düşünüyorum, ki şanslıyım galiba son günlerde çok cici hediyeler alıyorum hem de ne özel bi gün, ne de ben özelim:)

tespit_haz

sonunda üzüleceğimi bilsem de ve hatta belki de bunu bildiğim için bazı şeyleri abarta abarta yaşamak süper bişey gibi. Mesela yemek kaşığıyla nutellayı bitirmek, bütün gün yataktan çıkmadan durmak, sevilmediğini bile bile aşık olmaya devam etmek, saç kestirmek, tekila üstüne bira üstüne de utanmadan votka içmek, ya da sadece tekilalar içmek, eskileri kurcalamak, yenilere şans tanımak, sabaha kadar ekran karşısında boş boş oturmak ve o makaleyi asla yazamamak, bir litre diet kolanın üzerine iki de kahve içmek, terli terli soğuk su içmek, tabakta yemek bırakmak arkandan ağlaması...tamam sustum.iyi geceler.

tespit_hayalperest

hayalperestliğe bi dur demek gerektiğini bile bile de olsa insanın hayallerle ciddi bi biçimde beslenebildiğini tespit ettim. tabi bir yerde kontrol mekanizmasını da devreden çıkarmamak lazım..

12 Ocak 2008 Cumartesi

tespit_geçici kalıcı

(tespit ettim ki)_geçici mutluluklar geçici oldukları için güzeller, bu dünyanın dışından, ağırlıksız. fakat insan iradesi, maymun iştahlılığından, ona mutluluk veren o anın süregelen bir hayat parçası olmasını talep ediyor otomatikman. ondan sonra da o ideal şey bir anda yeryüzüne düşüyor, sorunlara bürünüyor. onun o sorunlarıyla kabul edilmesi durumunda ise; mükemmel değil de sorunlu; dolayısıyla doğal bir şey olduğu için yine "güzel" olacak halbuki. ama işte her fani gibi o da bir gün ölebilecek bu durumda.. alternatifler ve onların getireceği sonuçlar bu kadar belliyken bile o seçimi yapmak çok zor birşey hala...

10 Ocak 2008 Perşembe

tespit_öncelikler

İnsanların hayattaki önceliklerine karşı daha anlayışlı davranmanın onlarla yaşadığımız hayatı kolaylaştıracağını tespit ettim.
Sevdiğiniz biriyse söz konusu olan ikinci planda olduğunuz gerçeğiyle karşılaşmak sizi mutsuz edebiliyor.Ama her türlü ilişkinin sağlığı için yararlı olabileceğini düşünüyorum.

tespit_kış

hazır üstteki imaj da değişmişken, kışın benim için zor bi mevsm olduğunu bugün gelen doğalgaz faturama elimde mendil öksürürken ve sıcak bir çay daha içerken farkettim. Küresel ısınma kısa vadede fena olmaybilir ne dersiniz?

tespit_kalp kalbe karşıdır

Bu cümledeki iki kalp bence iki farklı insanın karşılıklı duruşu gibi, 'karşı' bi sürü manada karşı...İki insan birsürü şeyi birlikte mutlu mesut yapabilir ama beklentiler (birbirinden) farklı olursa bu zamanla tehlikeli bir hal alabilir. Tembih; hiç bişey beklemeyin.

tespit_trafik levhalari

bu aralar herşeye takıyorum, şimdi de saçma sapan trafik levhaları olduğunu tespit ettim ya da bu benim cahilliğim, mesela 'yavaş' yazan tabelalar var, bu yavaşın bir karşılığı var mı yani neye göre kime göre yavaş ya da bi çok kişinin en çok sevdiği tabeladır eminim 'köprü ve viyadükler yollardan önce buzlanır' , çok mesaj içerikli bir o kadar şiirsel bir tabela bu bence. Sonra 'evcil hayvan çıkabilir' tabelası var mesela siz kentli kafayla kedi köpek çıkabilir diye hayal kurabilirsiniz, ama bunun anlamı inek koyun gibi at gibi evcilleştirilmiş hayvan manasında. Bir de 'vahşi hayvan' çıkabilir var ki bu da yaban domuzu, ya da dağ keçisi gibi bişey. Ama itiraf, bu tespite beni zorlayan köprüden satte yarım kilometre hızla giden dolmuşun sağ tarafında bulunan 'yavaş!' tabelası...'YAVAŞ!'

9 Ocak 2008 Çarşamba

tespit_last.fm

Last.fm'de dinlediğiniz gruba tık'ladığınızda, haliyle grubun sayfasına gidiyorsunuz. Artık orada en sağdaki kolonun yukarılarında bir yerde (tag'lerden hemen sonra) "just listened" diye en son bu grubu dinleyen 3-4 kullanıcı görünüyor.
Bunu görmenin bende garip bir his yarattığını tespit ettim. Bir yere ait olma hissi midir, başka insanlarla birşeyler paylaşıyor olmaktan alınan haz mıdır, kim olduğunu bilmesem de, dünyanın herhangi bir yerinde, birilerinin aynı anda benimle aynı şeyi dinliyor olması iyi hissettiriyor. Evet, dünya ne kadar da küçük, hepimiz insanız, falan filan.. kesin yaşlandım..

tespit_tembih

herkesin söylediği bir şeydir bu, çok konuşan, çok vaat eden insanlardan korkmak lazım çünkü söyledikleri şeyler samimi midir, değil midir anlaşılmaz, ki genelde samimi değildir, bunun aksine gerçekten size değer veren insanlar sevgilerini bu kadar da gözünüze sokmazlar. mesela birisi size devamlı sizi çok önemsediğini, ne kadar çok sevdiğini söylüyorsa yada iki günde bir seni çok özledim diyorsa ama buluşmak için kılını bile kıpırdatmıyorsa, bırakın özlesinler, önemsesinler, ama siz önemsemeyin.

8 Ocak 2008 Salı

tembih

bazen arkadaşlarından ya da belki de aileden birini hayatınızdan çıkarmak zorunda kalabiliyorsunuz, bu aşama çok sancılı olur genelde zaten birinizi hayatınızdan çıkartıyorsanız o kişi cidden sizin hayatınızdadır, mesela tırnaklarını yememesi için ona kızıyorsunudur ya da otobüs yolculuklarındaki molalarda onu arıyorsunuzdur, (zaten hayatınızdaki herhangi biri hep olduğu yerde kalır), neyse, tembihim şudur ki, hayatınızdan insan çıkarmaktan kormayın, herşey inceldiği yerden kopuyor madem, bu yükün üzerinizden kalkmasına izin verin, hafifleyin.

tespit_cep telefonları

Uzun zamandir ben de dahil bi çok kişinin birden hatta bazen ikiden fazla telefonu olduğunu görüyorum. Çünkü hatların birbirleri arasındaki çekişmeye ve birbiri ardına yapılan kampanyaların çaktırmadan neden olduğu masrafa karşı koyamayan Türk insanı kendi kampanyasını ve söylemini geliştirdi bile ' her hatta bir telefon' .

7 Ocak 2008 Pazartesi

tespit_bulasik makinesinde yikanir ibaresi

uzun bir uykusuzluk ve tez nedeniyle bulanmis aklimla mi ilgili bilemiyorum su anda ama evdeki uc farkli marka sut kutusunda bulasik makinesinde yikanir ibaresi oldugunu tespit ettim.

4 Ocak 2008 Cuma

tespıt_çiya

Kadıköy balık pazarında alışveriş benim gibi baharat, ot, yoğurt, peynir, özetle şarküteri ve esnaf muhabbeti düşkünü bir insan için bulunmaz nimet... Bir de reklama girse de söylemeden edemeyeceğim bi yer var 'çiya sofrası' antep ve doğu akdeniz yemekleri yapan bu güzide mekanla ilgili reklam ötesi tespit aşamasına geçecek olursam, yemek işini ciddiye aldıkları ve bunu mesele edindikleri bir labaratuar gibi çalışmalarından belli, ve 'yemek ve kültür' diye de bir dergileri var, ki hepsini geçtim belki psikolojik ama hastayım bu aralar ve 'yılanotu çorbası' diye bi çorbaları var, (magic bi isim bence) İsminden etkilendim, ıspanak yiyen temel reis misali iyileşiverdim. Tembih, damağınıza iyi bakın!

3 Ocak 2008 Perşembe

tespit_bir garip övgü

Haberleri dinledikçe tüylerim diken diken oluyor, buyrun size birkaç haber: Iğdır milletvekili Pervin Buldan'ın milletvekili kartı kullanılarak arabasıyla uyuştucu kaçakcılığı yapıldı!...Diyarbakır'da bombalı saldırı 4 ölü... Ve son haber 'bordo berelilere müjde' İsrail'den alınan yeni silahlar 'tavor' bordo berelilere ulaştı...Evet seviniyoruz buna, tam da olması gerektiği gibi birileri silahını pazarlıyor biz seviniyoruz, daha yeni daha güzel oyuncaklarımız var artık...Ölüyoruz, öldürüyoruz, övünüyoruz. (kimiz bilmiyorum ama)

tespit_erkek arkadaşlar

erkek arkadaşlarım (-çok- yakın erkek arkadaşlarım) sayesinde -yüzünden mi demeli(?!)- erkek türü hakkında az-çok malumatım oluyor. bi formülü yok tabii ki ama bildiğin insan onlar da; çokça eğlenceli, daha az karmaşık ve oldukça net... tamam şahane!
ama işte, "duygusuz eşşekler" gibi davrandıklarında (çokça dinlediğim ve tanık olduğum için arkadaşlarımdan) biliyorum ya neden öyle davrandıklarını, kabullenemiyorum... ve bunun hayatıma zerre faydası olmadığı gibi, zararı oluyor; fecci baş ağrısı yapıyor...

tespit_bir zamanlar

cocukkenki duyarlılıkla ilgili bişeyi hatırladım bugun. çok çevreciydim çok. heryer yeşil olsun isterdim, ağaçlar kesilince gözümden yaşlar süzülürdü. (neyse çok dalga geçmiyim, bugün de daha geniş bi çerçevede devam eder bu aslında.) BETON görmekten ise hiç haz etmezdim. BETON her çocuğun renkli dünyasında olduğu gibi benimkinde de çirkinlik/pislik/bakımsızlık işaretiydi. (sora okulda bi gün onu sevmeyi öğrettiler, hala sevdiğime göre mantıklı gelmiş çıplakça varoluşu.)
neyse, şehrimi güzelleştirme önerim varolan pis duvarların hepsini rengarenk boyamaktı. sonraları şehirlerarası yolculuklar başlayınca, bunun biyerinde bi hata olduğunu farkettim. çünkü bitmiodu o pis duvarlar
...benim şehrim, onun şehri, bizim memleketimiz...
bi de kalıcılığın farkında diilsin. şimdi bakınca ulen o duvarların bi gün boyasının söküleceğini bilmiomuydun demek istiorum. madem sevmedin, hiç olmasınlar deseydin bari mesela.. ya da yannış yapılmışlar, böyle yapılsalarmış.
kıssadan tespiit.. yeterince bilgi ile pişmemiş her insan evladı, bugünün görünen tarafını kurtarınca "yarını da idare eder" hissine kapılabiliormuş ya da daha da beteri bu genetikmiş!

2 Ocak 2008 Çarşamba

tespit_halay

Türk insanının dönüp dolaşıp geldiği kürkçü dükkanı olarak nitelendirebilrim halayı, ama galiba en eğlenceli kısmı da şu ki, düğün, dernek, yılbaşı gibi bilimum alkol tüketimi sonrasında biraraya gelen insanların senkronize hareket etmeye çabalamasını izlemek... Hatta daha da komiği halay başının elinde mendil yerine tekila şişesi olması. ( e bu da küreselleşen dünya şeysi). bir de tembih var, halay çekilmesi muhtemel bir ortama gidiyorsanız straplez giymeyin efendim. lütfen.

1 Ocak 2008 Salı

tespit_kayb

kaybetmek ne menem şey! sürekli eşyalarımın kaybı içinde bulunduğumdan, sahip olduklarımın yarısının nerde olduğunu bilmeyen ben kendimi hep bu yüzden yarım hissediyordum.
Şimdi de kimlik kartını kaybetmenin insanı kimliksizmiş gibi, ya da ehliyetini kaybetmenin otomatikman insanı taşıt kullanma yetisinden arındırabilirmiş gibi hissettirebileceğini tespit ettim...
(ya da bunların hepsi "kızsal hassas gün" aldanmacası)...?